İnsan mezbahası “Sednaya Hapishanesi”
Sednaya Hapishanesi, Suriye'nin başkenti Şam'ın kuzeyinde, Sednaya kasabasında bulunan bir cezaevidir. 1987 yılında Hafız Esed rejimi döneminde inşa edilen bu hapishane, başlangıçta askeri bir cezaevi olarak tasarlanmış olsa da, zamanla siyasi mahkûmların tutulduğu bir işkence merkezi haline gelmiştir. Uluslararası Af Örgütü ve diğer insan hakları kuruluşları tarafından "ölüm hapishanesi" olarak tanımlanan Sednaya, Suriye rejiminin muhaliflere yönelik baskısının en karanlık simgelerinden biridir. 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşıyla birlikte, Sednaya Hapishanesi rejime karşı çıkan binlerce kişinin toplama merkezi haline geldi. Bu hapishaneye gönderilenler arasında muhalif siyasetçiler, gazeteciler, doktorlar, avukatlar, aktivistler, hatta masum siviller bulunuyordu. Çoğu, herhangi bir adil yargılama olmaksızın terörizm ya da rejime karşı faaliyetlerle suçlandı. İnsanlar genellikle gece yarısı yapılan baskınlarla evlerinden alınarak Sednaya'ya götürüldü ve burada yıllarca ailelerinden haber alamadı.
Yerin yedi kat dibinde olmasına rağmen ayakları zincirlenmiş insanların olduğu bu cehennemde hala insanlara ulaşılamadığı alınan bilgiler arasında.184 futbol sahası büyüklüğünde, yerin altında 3 kat beton dökülmüş hücre odalar, sayı tam bilinmese de 200 bin mahkum olduğu tahmin ediliyor. Etrafında tahmini olarak 300 bin civarı toplu mezar bulundu fakat daha fazla olduğunu tahmin etmek zor değil. İdam ettikleri insanları yer kaplamasın diye pres makinalarına koyup çuvallamışlar ve buna rağmen hala bir çoğundan haber yok.İşin daha trajik yanı benzer 11 tane daha cezaevinin olması. Haber ajanslarından ve sosyal medyadan servis edilen görüntüler bu hapishanenin büyük bir işkencehane olduğunu gözler önüne sermektedir. Biliyorum ben yazarken ne kadar zorlanıyorsam siz de okurken zorlanacaksınız fakat gerçeklere devam edeceğim.
Sednaya'da uygulanan işkenceler, insanlık dışı boyutlardaydı. Mahkumlar fiziksel şiddet, açlık, susuzluk, aşırı sıcak ya da soğuk ortamlarda tutulma gibi yöntemlerle sistematik olarak işkenceye maruz kaldı. Mahkumların çoğu bu işkenceler sonucunda yaşamını yitirdi.Hamile kadınlar bile Sednaya'da insafsızca işkenceye maruz kaldı. Bazı kadınlar doğum yapana kadar dövüldü, doğum sırasında hiçbir tıbbi destek almadı ve bebeklerini kaybetti. Bazı kadınların gözleri önünde bebekleri öldürüldü. Hamile kadınlara yönelik işkenceler, hem fiziksel hem de psikolojik bir yıkıma yol açtı. Bunun yanı sıra tecavüzlerde cabası. Sednaya'dan kurtulan bir mahkumun belgeseline denk gelmiştim, yaşadıkları korkunç travma nedeniyle normal hayata dönmekte zorlandıklarını söylüyordu, "Orada insan olduğumuzu unuttuk. Hayatta kalmak için insanlık dışı bir hayvana dönüştük," demişti. Ve genç bir kadının boğazımı düğümleyen cümlesi : "19 yaşında bekarken tutuklandım, 32 yaşımda çıktım ve çocuklarım var, ancak babalarını bilmiyorum."
Sözün bittiği yer...
İnsanlığın en karanlık yüzü Esed, işkenceleri ve rejimi Suriye halkının özgürlük hayalini söndürememiştir. Esed rejiminden kurtulan halk için bu karanlık günler çok şükür sona erdi. Peki şimdi Rusya'ya sığınan Esed için mekanizma nasıl işler?
Suriye'nin 2011 yılında başlayan iç savaşının ardından Esed rejimi, yalnızca bir diktatörlük örneği değil, aynı zamanda bir insanlık suçu rejimi olarak anılmaya başladı. Sednaya Hapishanesi, bu suçların sembolü oldu. Uluslararası raporlar, burada işlenen suçların "sistematik işkence", "zorla kaybetme", "aç bırakma", "keyfi infazlar" ve "soykırım" fazlası var eksiği yok.
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ve benzeri organlar, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım gibi suçların faillerini yargılamakla görevlidir. Sednaya Hapishanesi'nde işlenen suçlar, bu kriterlerin tamamına uyuyor. Mahkumlara yapılan işkenceler, on binlerce kişinin yargısız infaz edilmesi ve kadınlara yönelik cinsel şiddet, uluslararası hukuk açısından insanlığa karşı suç teşkil etmektedir. Ancak Suriye'nin UCM'ye taraf olmaması ve Rusya-Çin blokunun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Esed rejimini koruyan vetoları, bu yargılamayı zorlaştırıyor. Esed'in uluslararası mahkemelerde hesap vermesi için ya Suriye'nin bu mahkemeyi tanıması ya da BM Güvenlik Konseyi'nin bir karar alması gerekiyor. Ancak mevcut uluslararası siyasi dengeler bu sürecin önünde büyük bir engel oluşturuyor. Esed rejimi, özellikle Rusya ve İran'ın desteğiyle ayakta kalmayı başardı. Uluslararası ilişkilerdeki güç dengesi, insan hakları meselelerinin ikinci plana atılmasına neden oluyor. Batılı ülkelerin kınamaları ve insan hakları kuruluşlarının raporları, Esed'i uluslararası bir mahkemeye taşıyabilecek somut bir adımın atılmasını sağlayamadı. Daha da acı olan, Sednaya gibi işkence merkezlerinde çekilen çilelerin, uluslararası toplum tarafından yalnızca birer rapor başlığı ya da haber konusu olarak kalması. Dünya, Suriye halkının sesine sağır kalmış durumda. Esed'in Sednaya'daki suçlarından dolayı yargılanması, yalnızca bir adalet meselesi değil, aynı zamanda Suriye halkının onur mücadelesidir. Bu, insanlık tarihine bir utanç vesikası olarak geçen bu olayların cezasız kalmaması için kritik bir adımdır. Ancak bu yargılama, uluslararası siyasetin insan hakları üzerindeki ağır gölgesi nedeniyle şu an için hayal gibi görünüyor. Yine de geçmiş örnekler, bu tür rejimlerin bir gün mutlaka hesap verdiğini gösteriyor. Slobodan Milosevic, Radovan Karadzic ve Charles Taylor gibi liderlerin uluslararası mahkemelerde yargılanması, Esed için bir emsal teşkil edebilir. Ancak bunun gerçekleşmesi için uluslararası kamuoyunun baskısının artması, insan hakları aktivistlerinin ve Suriye diasporasının ortak mücadelesi gerekiyor. Eğer Esed yargılanmazsa, bu yalnızca Suriye halkının kaybı değil, aynı zamanda uluslararası toplumun adalet ilkelerinden sapması anlamına gelir. Sednaya'da yaşananların cezasız kalması, gelecekte başka diktatörlerin benzer suçları işlemesine cesaret verebilir. Biz Müslümanların ve Suriye halkının umudu, adaletin bir gün tecelli edeceği yönündedir. Belki bugün dünya siyasetindeki çıkarlar Esed'i koruyor olabilir, ama tarih boyunca hiçbir zulüm sonsuza kadar sürmedi. Sednaya'da işkence görenlerin çığlıkları, uluslararası vicdanı harekete geçirmeli. Adalet, yalnızca mahkemelerde değil, insanlığın vicdanında da yer bulmalıdır. Esed'in Sednaya'da işledikleri, bir gün mutlaka yargı önünde ele alınacak ve dünya bu utançla yüzleşmek zorunda kalacaktır. Suriye halkının bu çilesi, özgürlük ve adalet mücadelesi 8 Aralık'tan bugüne üç yıldızlı bayrak olarak dalgalanacaktır. İlahi adalet...