Mazi kalbimde yaradır
Mazi kalbimde bir yaradır... Romantik bir cümle, biliyorum. Eski bir şarkıdan alıntı. Devamında şöyle der; "Bahtım saçlarımdan karadır. Beni zaman zaman ağlatan, işte bu hazin hatıradır"
Bu şarkı söylenirken, daima melodisine zevkle eşlik ederim. Ama sözlerini duyarak dinlemeye başlamak içimi ezer. Tamamlayamam, yarıda bırakırım. Bir yerden sonra tekrarlana tekrarlana sahiciliğini yitiren bir sızlanma gibi gelmeye başlar.
Günlerini saymaktan yıldığımız, durdurmaya elimizle güç yetiremediğimiz Gazze'deki soykırım devam ediyor. Terör devleti İsrail'e ancak ağız dolusu katil diyoruz da, katliamını durduramıyoruz. Bugün oluyor, şimdi, şu anda. Oysa çocukluk çağıma denk gelen Bosna, Çeçenistan, Hocalı yıllarını hatırlarım. Onlara da yetişti gözlerim, çocuklukta da olsa. Gençliğimde hâlâ düşünür dertlenirdim, nasıl oldu da, "göz göre göre" oldu, izin verildi, durdurulmadı, diye.
Daha eski, yetişemediğim tarihlerde de olmuştu, savaşlar, soykırımlar, tehcirler. Şu veya bu sebep şartlar değiştirilse, şu veya bu kişi/ler daha başka tutum içinde olsalar, acaba tarihin akışı değişir miydi diye düşünmekten alamazdım kendimi. Sömürgeler ve sömürgeciler tarihi boyunca Amerika kıtasında, Afrika'da, Avustralya'da o toprakların yerlilerine, ana unsurlarına, tepelerine binip soykırım yapanları düşünürdüm.
Dünya tarihinin bu karanlık günlerini insanlığa anlatan, şahit tutan filmler, kitaplar, belgeseller gelir bir de aklıma. Ne güzel, ne de hakkaniyetli, ne kadar da sanatlı göstermişlerdir olup biteni. İnsanlık namına duyulan utancı nasıl güzel ifade etmişlerdir. Ama günü gününe yaşadığım katliam devam ederken, diyelim bundan yıllar sonra çok iyi Gazze filmleri çekildiğinde, kitapları yazıldığında, belgeselleri yapıldığında günah çıkartmaktan başka anlamı olmayacak gibi geliyor bunların. Belki de içim karardığından karamsarımdır. Yine de vazgeçilmemelidir belki de yazmaktan, söylemekten, göstermekten.
Karamsar ve karmakarışık hâlim.