ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Keşke sadece film olsa...

Boğaziçi Film Festiveli'nin açılış programı. İstanbul'un soğuk ve yağışlı akşamında bir araya gelmiş bir grup insan. Atlas Sineması'nın fuayesi dolu. Dost hoş beşi, nasılsının ardından, "olabildiğince iyi" diye cevap buluyor.

Festivalin açılış programı ev sahiplerinin hoş geldiniz konuşmaları ile geçecek. Asıl merak edilen açılış için seçilen film ve onun Filistin asıllı İngiliz yönetmeni Farah Nabulsi'nin söyleyecekleri. Film başlamadan seyirciyi selamlayan yönetmen kısa konuşuyor. Önden konuşma yapmayı pek sevmediğini, ama filmin ardından birkaç söz söyleyeceğini, gelirse soruları cevaplayacağını belirtiyor. 2022 yapımı The Teacher perdeye yansıyor.

İsrail işgali altındaki Filistin'in, gerçek, can yakıcı, sert gerçekçi hikayesi bu. Reşit olmamış oğlunu İsrail hapishanelerinden kaybettikten sonra karısı tarafından terk edilen bir öğretmen, öğrencilerini mümkün olduğunca "yaşatmaya" çalışıyor. Öğrencilerinden birinin bir işgalci tarafından, kendi zeytiğinliğinde göz göre katledilmesi, buna rağmen, dava bile edilememesi sonrası isyan eden küçük kardeşi teskin edebilmek için kaybettiği oğlunun yerine bu gence sahip çıkmaya çalışan öğretmen, Filistinli erkeğin çocukluğu, gençliği, orta yaşı... Öğretmen de baba ve koca olmadan evvel İsrail hapishanelerinden, işkencelerinden geçmiş. Ailesi için durulmuş, daha uzun yaşabilmek için tecrübe ile sabrı birleştirmiş. Ama oğlunun İsrail zulmüne isyanının önüne geçmemiş. Bir insanlık haysiyeti meselesi olarak bakmış. Bu yüzden karısı tarafından da suçlanmış. Bu yüzden yaşatmaya adamış kendini, kaybettiklerinin yerine. Ve sonunda öğrencisini yaşatmak için, yıllardır sakındığı İsrail hapishanesinin yolunu kendi isteğiyle tutuyor. Ama netice de öğrencisinin akıbetini de ancak erteleyebiliyor, değiştiremiyor. Çünkü beyaz perdede seyrettiğimiz bir film değil sadece. 60 günde 17 bin kişinin (sayılamayan, enkaz altında ne kadar var bilmiyoruz) İsrail tarafından katledildiği dünyada yaşıyoruz. Bu film dediğimiz şey, bu hakikatin, hem de yaşandığı günlerdeki, küçük ve sınırlı bir yansıması.

Yönetmen Nabulsi aslında bir bankacı. Londra doğumlu. Çocukluğunda, 1988 yılında gittiği Filistin'i bir daha ancak 25 yıl sonra görmüş. Ve o günden sonra sadece kişisel ilgisi olan sinema ile kimliğini anlatmaya karar vermiş. The Teacher (Öğretmen) ilk uzun metraj filmi. Öncesinde ödüllü üç kısa metraj filmi de var. Gösterimin ardından çekim sırasında yaşadıkları güçlükleri dile getiriyor.

Aslında bunu duymak sürpriz değil. Ama ben daha filmin akışı içinde düşünmeye başladım. İsrail güvenlik güçlerini, ya da hikayedeki kaçırılan İsrail askerinin ABD'den gelen anne babasını oynayan oyunculara baktım. Hollywood sinemasından aşina olduğumuz Yahudi oyuncular. Ve İngiltere doğumlu, orada yaşayan bankacılıktan gelme, aktivist yönetmen. Başarısı görmezden gelinemeyecek bir iş ortaya koymuşlar. Bundan sonraki kariyerlerini etkiler mi? İsrail-ABD-Avrupa iktidar odaklarının karalama ve karartmaları aslında bu soruya cevap veriyor. Ama bu insanlar bunu yapmış.

Sonra bazı "loliciler"i hatırladım. Ve lolicilerin acıklı hallerine kızmak veya üzülmektense, söz söyleyenlerin kıymetine odaklanmayı, onlara kulak vermeyi anlamlı buldum.

11.Boğaziçi Film Festivali bir hafta sürecek. The Teacher ve benzeri insan sesi çıkarabilen pek çok filmle beraber...

Düşünmek ve hissetmek için gerçekten iyi bir fırsat.

Şimdi aklıma geldi. Acaba festivalden ibaret kalmayıp gişeye de mi çıksa. Evet, çıksa!


Yazarın diğer yazıları