ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Bi' seni konuşurum

90'ların popçusu Göksel'in şarkısıydı, değil mi o?

"Bi' seni konuşurum, bi' seni konuşurum, hep seni konuşurum..."

Bir dolu şey geliyor gündemimize. İşte güçte, sağda solda, eş dost arasında türlü mevzu var aslında. Yani hayat, başa gelen ne olursa olsun, bütün damarlarıyla akıyor. Ama işte beyaz sayfa açılınca önüme, bu ara oraya sadece keder ve çaresizlik damlıyor.

Tabii başka şeylerden konuştuğumuz gibi yazacağız da, söyleyeceğiz de. Ama ne yalan söyleyeyim elim varmıyor, şimdilik. Yaklaşmakta olan seçim, adayların netleşmesinin ardından tabii ki üst sıralara yükselecek. Belki bir yerde ben de kendimi öyle bir tartışmanın içinde bulacağım. Fakat şimdilik mesela patlayan bu acayip "abla-kardeş" kavgasına girmeyi düşünmüyorum. Gülesim geliyor biraz. Ama gülmek de istemiyorum.

Bakacağız...

Hâlâ elimin doğrudan ermediği şeyi, dolaylı elimle, doğrudan dilimle ve kalbimle evirip çevirmeye çalışıyorum. Dolaylı elim ne? Boykot tabii ki, boykota devamcıyım. Neye yarar demeden ve diyene kulak asmadan. Ben bu kadarcığım. Ama benden çok var. O zaman şu kadarcık, bu kadarcık kalmıyor, damla derya oluyor. Oldu da. Şüphesi olan dünyaya baksın. Hep söyleniyor ama yine söyleyelim. Mesele bir markayı hedefe koyup onu batırmaya azmetme meselesi değil. Mesele biri katili destekliyorsa, benim o katilden ve katilin destekçilerinden yana olmamam meselesi. Yoksa boykot yüzünden haftalardır piyasa değeri düşmeye devam eden kahve zincirinin veya bilmem ne markasının düşmanı değilim ben. Sadece insan olduğumu, çocuk öldürenlerle aynı yerde durmayacağımı hissetmeye ihtiyacım var. Evet. Boykota Filistinlinin değil, en çok benim ihtiyacım var.

***

Zaten boykota başlayalı beri söyleniyor ama tekrardan zarar gelmez. Kötü komşu insanı ev sahibi edermiş ya, sâhi; şu kahve, temizlik, gıda, kozmetik vs. konularına el atmaya başlayan olmuş mudur acaba? Savunma sanayisinde olan, diğer alanlarda neden olmasın.

***

Geçende de demiştim ya, sene sonu gelince yılın şu'su, bu'su törenleri başlıyor diye. Son haftaları böyle geçirdim biraz. Sinema filmleri, belgeseller, yerli-yabancı yapımlar. Filistin'i gündemine alan etkinlikler, faaliyetler. Bazı insanlar bu tarz şeyleri, nasıl desem, gerçeği bulanıklaştıran ve etkili aksiyonlardan alıkoyan boş işler olarak görebiliyor. Anlıyorum, onu da anlıyorum -maasef-. O kadar sert bir gerçek ve acil müdahale gerektiren bir durumla karşı karşıyayız ki, kimileri için böyle sinema-edebiyat-sanat, şu şartlar altında çok lüks, fantezi... Gönül isterdi ki, bu zulme buğz etmek ve konuşmakla yetinmeyelim de, doğrudan elimizle durduralım. Ama yok işte. Ha, bu arada yok derken, kendimi kast ediyorum. Ben yapamam. Peki ne yapabilirim? Yapabileceğim kadarını; işimi. Peki yazar, yönetmen, oyuncu ne yapar, o da kendi dilini kullanarak, işini yapar, insan kalmaya çalışır. Herkes mesleğine, insaniyetine göre. Bunun hafife alınacak bir tarafı yok.

***

Ödül mevsimi dedik ya, popüler işlerin, mesela televizyon dizilerinin de ödül mevsimi tabii. O çevre de yaptı magazin ağırlıklı, o onu giymiş, bu bunu çıkarmış, şunun eski sözlüsü berikinin müstakbel eşinin rahmetli kayınvalidesinin sütkardeşinin alt komşusunun eski sevgilisiymiş karmaşıklığındaki sosyal ağda gecelerini ve şölenlerini. Filistin diye bir yer yokmuş ya da ocaklar yanmıyormuş gibi yapanlar dikkatleri çekti. Kendi gündeminin üst sırasında "Loli" olanlar da tepki çekti.

Arada "çocuklar ölmesin" diyenler oldu. O bahsedilen çocukların kim olduğu söylenmedi. Öldürenlerin kim olduğu, hiç söylenmedi. Aklıma gelmişken, katil uşak değil arkadaşlar, katil Netanhayu, katil İsrail. Ölen değil, öldürülen çocuklardan birinin adı da Rim mesela, ve hepsi de Gazzeli, Filistinli.

Sinirlerimi aldırmış değilim, ben de üzülüyor, ben de kızıyorum. İsyanın eşiğine geliyorum, o kürsülere çıkıp, o mikrofonların başına geçip konuşanların bile isteye suskunluklarını görünce. Ama istemiyorum. Doğrusu hakkım da yok. İster duygusal körlük olsun, ister korkaklık. Gazze'yi anmazsa anmaz, İsrail'i kınamazsa kınamaz. Zorla güzellik de, zorla insanlık da olmaz. Ama ilham veren, kalp sahibi biri çıkarsa, işte ona bütün kalbimle teşekkür edebilirim. Ve nefesimi, eksik bulduğuma sövmek için değil, yüksek bulduğumu övmek için harcarım.

Bu arada, Ajda! Vicdanın ve cesaretin, en az yeteneğin ve tükenmez gençliğin kadar muhteşem! Var ol; çoook uzun yıllar...


Yazarın diğer yazıları