ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


İNSAN OLMAK ZOR İNSAN OLMAK KOLAY

77. Cannes Film Festivali başladı. Cumartesi günü de bitiyor. Bu, sinema ve bir yanıyla da popüler kültür ve moda meraklılarını ilgilendiren bir gündem. Sinema, elbette sinema. Öncelikli. Ama ünlü yıldızların kırmızı halı geçişleri de magazine malzeme veren önemli bir zemin. Ve onların giyimleri, saçları, başları, işleri, özel hayatları, duruşları, pozları... Varsa, söyleyecek sözleri...

Bu yıl Cannes'ın kırmızı halısında bir sinema oyuncusu sessizce yürüdü. Sessizce, çünkü düşündüklerini ve istediklerini dillendirme hakkı verilmedi. Çünkü söyleyecekleri bugünlerde ve on yıllardır Gazzede yaşanan soykırıma yönelik olabilirdi. İsrail'e tepki gösterme, eleştirme ihtimali vardı. Annelerin karnındaki Filistinli bebekler İsrail bombalarıyla daha doğmadan ölmesin diyebilirdi. Çocuklar boş tencerelerde kaynatılan suyla karın doyuramaz diyebilirdi. Dememeliydi. Dedirtilmemeliydi. Cannes'dan önceki kültür sanat yarışmaları ya da festivallerinde kontrolden kaçan tepkiler nihayetinde susturuldu. Mesela Eurovision 2024'ün yarışmacılarından Hollandalı şarkıcı ettiği tek kelime ile yarışmadan diskalifiye edildi. Sebebi şuydu;

"İsveç'in Malmö kentinde yapılacak final yarışması öncesi dün düzenlenen basın toplantısında, İsrailli temsilci Eden Golan'a, Polonyalı bir gazeteci, "etkinliğe katılarak diğer katılımcılar için bir güvenlik riskine neden olduğunu düşünüp düşünmediği" sorusunu yöneltmişti.

Bunun üzerine İsveçli sunucu Jovan Radomir hemen araya girerek Golan'a "soruya cevap vermek zorunda olmadığını" söylemiş ve Hollandalı temsilci Joost Klein da yüksek sesle "Neden olmasın?" ifadesini kullanmıştı" (A.A.)

Başka örnekleri de oldu bu kontrol dışı tepkilerin. Nihayetinde ağzını açanın ağzına kürekle vuruluyor. Güvenliği tehdit etmekle, düzeni bozmakla, barışçı kültür sanat zeminini politikaya alet etmekle suçlanıyorlar.

Dönelim yine Cannes'a. Kırmızı halıdaki ünlü oyuncunun sessiz yürüyüşü diyordum. Yüzüklerin Efendisi'nden, Benjamin Button'ın Tuhaf Hikâyesi'ne, Cinderella'dan, Elizabeth'e ve nicesine, son yirmi beş yılın hatırı sayılı filmlerinde rol almış olan Cate Blanchett kırmızı halıda yürüyor. Tek kelime etmiyor. Susturulmuyor, çünkü ağzını açmıyor. Üzerinde bir elbise. Ön tarafı siyah, arkası beyaz. Yandan yırtmacı var. alışık olunmayan bir tarzda tuvaletinin kuyruğunu kaldırıp, tersinden gösteriyor Blanchett, basına poz verirken. Elbisenin astarı görünüyor; Filistin yeşili. Siyah-beyaz-yeşil. Renkler ünlü yıldızın üzerindeki elbiseden "Biz size Gazze'yi gösteriyoruz. Söze geçit gerilmediği için, göze seriyoruz" diyor.

Tek kelime etmeden, tartışmadan, engellemeye uğramadan, elbisesinin renklerini göstere göstere halıyı bir uçtan bir uca geçiyor.

Geriye biraz da mukayese arzusu bırakıyor; keşke buradan gidenlerden de bir Cate çıksaydı, diye. Eurovision'da veya Cannes'da.

Hayırlısı.

Sonuçta nezaketi, zarafeti elden bırakmadan ve fakat çekinmeden korkmadan söyleyenler de var. Haluk Levent yaptı mesela.

İyi, cesur, zarif ve elbette zekî insanların keşke sayısı artsa. Biliyorum zor ama bu dileğimden yine de umutsuz değilim.


Yazarın diğer yazıları