Zaferin ve Fedakârlığın Hikayesi “Çanakkale”
Çanakkale Zaferi, Türk milletinin tarihindeki en önemli kilometre taşlarından biridir. Hem askeri hem de manevi anlamda büyük bir öneme sahip olan bu zafer, yalnızca bir savaşın sonucu değil, aynı zamanda bir milletin yeniden doğuşunun simgesidir. Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin temel taşlarını atan Çanakkale Zaferini, çok sevgili Araştırmacı Yazar İlknur Bektaş hocam ile konuştuk. Çanakkale Zaferi'nin derin anlamlarını, Türk edebiyatı ve sanatına yansımalarını, liderlerin stratejik hamlelerini ve zaferin Türk halkı üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde öyle güzel anlattı ki okumalara doyamayacaksınız. Canım hocam kaleminize yüreğinize emeklerinize sağlık.

Çanakkale Zaferi'ni nasıl tanımlarsınız? Bu zaferin Türk milletinin tarihindeki önemi nedir?
Çanakkale Zaferi, Türk milletinin iradesi, fedakârlığı ve vatan sevgisinin vücut bulmuş hâlidir. Sadece bir askeri başarı değil, aynı zamanda bir milletin var olma mücadelesidir. Çanakkale, emperyalist güçlere karşı verilen bir direnişin ve "Çanakkale geçilmez" gerçeğinin tarihe kazındığı yerdir.
Bu zafer, Türk milletinin tarihindeki en kritik dönüm noktalarından biridir. Çünkü Çanakkale'de verilen mücadele sadece toprak savunması değil, aynı zamanda milletin ruhunu ve bağımsızlık aşkını diriltmiştir. Eğer Çanakkale'de düşman geçebilseydi, İstanbul düşer ve belki de Türk milleti bir daha asla ayağa kalkamayacak bir esarete mahkûm edilirdi.
Çanakkale, Kurtuluş Savaşı'nın manevi öncüsüdür. Burada pişen komutanlar, burada dirilen millet iradesi, birkaç yıl sonra Anadolu'nun dört bir yanında Kuvayı Milliye ruhu olarak yeniden doğmuştur. Mustafa Kemal Atatürk'ün yıldızının parladığı ve "Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum" dediği bir destandır bu. Türk milletinin kaderini, tarihini ve onurunu değiştiren bir zaferdir.
Çanakkale'de verilen mücadelenin arka planı hakkında neler biliyoruz? O dönemin toplumsal ve askeri koşulları hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Çanakkale'de verilen mücadelenin arka planı, bir imparatorluğun son demlerinde, yorgun ama onurlu bir milletin varoluş savaşıdır. Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'na girdiğinde zaten yıllardır süren savaşlar, kayıplar ve siyasi buhranlarla tükenmiş bir hâlde bulunuyordu. Balkan Savaşları'nın acı hatıraları tazeydi. Anadolu'nun dört bir yanı, Yemen'den Trablusgarp'a kadar pek çok cephede evlatlarını kaybetmişti.
Toplumda açlık, sefalet ve umutsuzluk hâkimdi. Ancak buna rağmen milletin ruhunda tükenmeyen bir iman ve vatan sevgisi yaşıyordu. Çanakkale Cephesi açıldığında silah altında eğitimli asker bulmak bile zordu. Cepheye gidenlerin birçoğu daha bıyığı terlememiş lise ve üniversite öğrencileriydi. İstanbul'daki birçok okul, mezun vermeden öğrencilerini şehit vermiştir.
Askeri koşullara gelirsek; Osmanlı ordusu, modern silah ve mühimmat açısından yetersizdi. Karşısında dünyanın en güçlü donanmalarından biri olan İngiliz ve Fransız filoları vardı. Karada ise Anzak birlikleri başta olmak üzere, sömürgelerden toplanmış teçhizatlı askerler saldırıyordu. Osmanlı ise büyük oranda kara gücüyle ve kısıtlı kaynaklarla savunma yapıyordu. Ancak buradaki asıl farkı yaratan, Mehmetçiğin vatan sevgisi ve direnç iradesi oldu.
Bir başka arka plan ise cephe gerisidir. Anadolu'daki kadınlar, çocuklar ve yaşlılar cepheye sürekli erzak, kıyafet ve cephane taşımış, tarımı ve üretimi devam ettirerek cepheye omuz vermiştir. Çanakkale sadece siperdeki askerlerin değil, topyekûn bir milletin destanıdır.
Çanakkale Zaferi'nin Türk halkı ve dünya üzerindeki etkileri nasıl olmuştur?
Çanakkale Zaferi, Türk halkı üzerinde derin ve kalıcı bir özgüven ve direniş bilinci yaratmıştır. Türk milleti, Çanakkale'de gösterdiği dirayetle, yıkılmakta olan bir imparatorluğun küllerinden yeniden doğacak bir milletin ilk adımlarını atmıştır. Halk, bu zaferle birlikte "biz başarabiliriz" inancını pekiştirmiştir. Yıllardır savaşlar ve kayıplarla tükenen bir toplumun yüreğine, Çanakkale'de yeniden umut ve gurur aşılanmıştır. Bu zafer, Anadolu insanını daha sonra Kuvayı Milliye'ye ve Kurtuluş Savaşı'na da taşıyan direniş ruhunun temellerinden biri olmuştur.
Dünya açısından baktığımızda, Çanakkale Savaşı, emperyalist devletlerin bile dikkatini çeken bir direniş örneğidir. İngiltere ve Fransa gibi sömürgeci güçler, Çanakkale'de hem askeri hem de stratejik bir yenilgi yaşamışlardır. Özellikle İngilizler açısından bu savaş, tarihlerindeki en pahalı ve en utanç verici başarısızlıklardan biri olarak kayda geçmiştir. Anzak askerleri içinse Çanakkale, acı bir tecrübe olmuş ama aynı zamanda Avustralya ve Yeni Zelanda'nın ulusal kimliklerinde derin izler bırakmıştır.
Bir başka önemli etkisi de şudur: Mustafa Kemal Atatürk'ün liderlik vasfı burada belirginleşmiş ve dünya askeri literatürüne girmiştir. Ayrıca, Osmanlı Devleti'nin umulmadık bu başarısı, savaşın genel gidişatında da önemli bir moral kırılma noktası yaratmıştır. Çanakkale, emperyalist planların Doğu'daki ilerleyişini durduran en kritik savunma hattı olmuştur.
Bu zaferin, Türk milletinin birlik ve beraberlik duygusu üzerindeki etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çanakkale Zaferi, Türk milletinin birlik ve beraberlik duygusunu adeta çelikleştiren bir sınav olmuştur. O dönemde Anadolu'nun dört bir yanından, farklı etnik kökenlerden, mezheplerden, sınıflardan insanlar aynı siperlerde omuz omuza savaştı. Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Arap, Boşnak; zenginle fakir, köylüyle şehirli aynı hedef için can verdi: vatanı savunmak.
Osmanlı Devleti son dönemlerinde parçalanma ve çözülme tehlikesi yaşarken, Çanakkale'de millet kavramı yeniden ete kemiğe büründü. Çanakkale sadece askerî bir zafer değil, aynı zamanda bir "millet olma" bilincinin uyanışıydı. Mehmetçik siperlerde sadece düşmana değil, ayrılığa ve dağınıklığa da karşı savaştı.
Bir diğer önemli boyut ise Anadolu'daki cephe gerisi dayanışmasıdır. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar el birliğiyle cepheye cephane, giyecek ve yiyecek taşımış; köyler ve kasabalar ellerindeki son kaynakları seferber etmiştir. Bu dayanışma ve fedakârlık ruhu, milletin tüm katmanlarında hissedilmiştir.
Çanakkale'de kazanılan bu kardeşlik ve dayanışma ruhu, daha sonra Kurtuluş Savaşı'nda ve Türkiye Cumhuriyeti'nin inşa sürecinde hayati bir rol oynamıştır. Çanakkale, "aynı bayrak altında birleşme" fikrinin kanla, canla yazıldığı yerdir.
Zaferin kazanılmasında önemli rol oynayan liderlerin stratejik hamlelerini ve kararlarını nasıl görüyorsunuz?
Çanakkale Zaferi'nin kazanılmasında liderlerin aldığı inisiyatif ve yaptığı stratejik hamleler belirleyici olmuştur. Elbette burada en parlak yıldız, hiç şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk'tür. Atatürk'ün ileri görüşlülüğü, cesareti ve liderlik dehası, zaferin kazanılmasında önemli rol oynamıştır.
Atatürk, Conkbayırı ve Anafartalar bölgesinde kritik anlarda aldığı kararlarla, savaşın kaderini değiştirmiştir. Özellikle 25 Nisan 1915 sabahı Anzak kuvvetlerinin Arıburnu'na yaptığı çıkarmada, Mustafa Kemal'in "düşmanın taarruz ettiğini kendi inisiyatifimle öğrendim ve askerlerimi süratle müdahaleye yönlendirdim" diyerek harekete geçmesi, Çanakkale Cephesi'nin savunma hattını kurtaran bir müdahale olmuştur. Üstelik, o meşhur "Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum" emri, askerin moralini ve sarsılmaz direnişini perçinlemiştir.
Atatürk'ün harita okuma yeteneği, düşmanın niyetini önceden sezebilme kabiliyeti ve muharebe alanındaki soğukkanlılığı, Osmanlı ordusuna zaman ve alan kazandırmıştır. Mustafa Kemal sadece cephede değil, askerinin ruhunda da lider olmuştur.
Diğer taraftan, Liman von Sanders gibi Alman komutanların ve Esat Paşa, Cevat Paşa, Fevzi Paşa gibi isimlerin de savunma planlarındaki katkıları büyüktür. Ancak savaşın kritik kırılma anlarında sahada inisiyatif alan, taktik zekâsını gösteren ve askerine moral veren kişi Atatürk olmuştur.
Çanakkale'deki direnişi simgeleyen kahramanlık öykülerinden birini anlatabilir misiniz?
Çanakkale Savaşı'nda Türk milletinin cesaretini ve fedakârlığını simgeleyen iki kahramanlık öyküsü paylaşmak isterim: biri kadın, diğeri erkek kahramanımıza ait.
52 Kurşun Yaralı Genç Kadın Keskin Nişancı
Çanakkale Savaşı sırasında, Türk kadınları da cephede aktif rol almışlardır. Avustralya ve Yeni Zelanda arşivlerinde yapılan araştırmalar, Türk kadınlarının keskin nişancı olarak savaştıklarını ortaya koymaktadır. Avustralyalı piyade eri J.C. Davies, 18 Mayıs 1915'te annesine yazdığı mektupta, gün boyu gizlendiği yerden ateş ederek birçok askerlerini vuran bir Türk kadın keskin nişancıdan bahseder. Gün batımına doğru öldürülen bu kadının yanına gittiklerinde, güzel yapılı ve tahminen 19-21 yaşlarında genç bir kız olduğunu, bedeninde tam 52 kurşun yarası bulunduğunu belirtir. Bu olay, Türk kadınlarının cephedeki cesaretini ve fedakârlığını göstermektedir.
Seyit Onbaşı'nın İnanılmaz Gücü
Çanakkale Savaşı'nın en bilinen kahramanlarından biri de Seyit Onbaşı'dır. 1889 yılında Balıkesir'in Havran ilçesinde doğan Seyit Onbaşı, 1909'da orduya katılmış ve Balkan Savaşları'nda da görev yapmıştır. Çanakkale Cephesi'nde topçu birliğinde askerlik yaparken, 18 Mart 1915'te Rumeli Mecidiye Tabyası'nda görevliyken, düşman gemilerinin yoğun bombardımanı sırasında bataryanın vinci arızalanmıştır. Bu durumda, 215 kilogramlık top mermilerini insan gücüyle kaldırmak gerekiyordu. Seyit Onbaşı, inanılmaz bir güç göstererek bu ağır mermileri sırtlamış ve topa yerleştirerek ateşlemiştir. Bu atışlardan biri, İngiliz zırhlısı HMS Ocean'a isabet ederek geminin ağır hasar almasına ve batmasına neden olmuştur. Seyit Onbaşı'nın bu kahramanlığı, Çanakkale Zaferi'nin simgelerinden biri olmuştur.
Bu iki öykü, Çanakkale'de vatan savunması için canını ortaya koyan kadın ve erkek kahramanlarımızın fedakârlıklarını ve cesaretlerini yansıtmaktadır.
Bugün Çanakkale Zaferi'ne olan bakış açımız nasıl evrildi? Modern Türkiye'nin bu zaferi nasıl anması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Bugün Çanakkale Zaferi'ne bakışımız, sadece bir askeri başarıdan ibaret olmaktan çok daha öteye evrilmiş durumda. Çanakkale, artık sadece bir savaşın değil, bağımsızlık, dayanışma ve millet olma bilincinin sembolü olarak görülüyor. Çanakkale ruhu, modern Türkiye'de her yıl daha güçlü bir anlamla anılıyor; çünkü bu zafer, kimliğimizin ve tarihimizin temel taşlarından biri hâline geldi.
Günümüzde Çanakkale Zaferi, sadece Türk milletine değil, tüm insanlığa savaşın yıkıcılığı ve barışın kıymetini hatırlatan evrensel bir mesaj taşıyor. Modern Türkiye'de ise bu zaferin sadece bir tarihsel başarı olarak değil, aynı zamanda değerler bütünü olarak algılanması gerekiyor. Çanakkale'deki fedakârlık, birlik ve vatan sevgisi, bugünün dünyasında da rehber olmalı.
Benim kanaatime göre, Çanakkale Zaferi'ni anmak, sadece bir günü hatırlamakla sınırlı kalmamalı. Genç nesillere Çanakkale'nin ruhunu, özverisini ve millet olma şuurunu aktarmak; sadece savaşın kahramanlık boyutunu değil, aynı zamanda barışa ve insani değerlere olan katkısını da anlatmak gerekir.
Çanakkale'yi anarken Mustafa Kemal Atatürk'ün şu sözünü unutmamalıyız:
"Yurtta sulh, cihanda sulh."
Bu zaferin bize öğrettiği asıl ders, savaşın içinde bile insanlığı, onuru ve kardeşliği koruyabilme bilincidir.
Çanakkale'nin tarihi anlamı kadar kültürel etkileri de büyük. Bu bağlamda, zaferin Türk edebiyatı ve sanatına nasıl yansıdığını anlatabilir misiniz?
Çanakkale Zaferi, yalnızca tarihimizin değil, kültür ve sanat dünyamızın da ilham kaynaklarından biri olmuştur. Türk edebiyatına, şiirine, resmine, tiyatrosuna ve sinemasına derin izler bırakmış; bir milletin fedakârlığını ve kahramanlığını sanat yoluyla nesilden nesile aktarmıştır.
Edebiyatta özellikle Mehmet Akif Ersoy'un "Çanakkale Şehitlerine" adlı şiiri, zaferin ruhunu en derin biçimde yansıtan eserlerden biridir. Yahya Kemal Beyatlı, Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi pek çok erkek şairin yanı sıra, Halide Nusret Zorlutuna, Çanakkale'de şehit düşen gençler için kaleme aldığı "Git Bahar" şiiriyle yürek burkan bir ağıt yakmıştır. Halide Edib Adıvar ise, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı döneminde Anadolu kadınının vatan mücadelesini eserlerine taşıyarak, kadın bakış açısıyla bu kahramanlık destanını anlatmıştır.
Ayrıca Şükûfe Nihal Başar, hem şair hem öğretmen kimliğiyle, dönemin savaş atmosferini eserlerine yansıtan önemli kadın edebiyatçılarımızdan biridir. Çanakkale, onun şiirlerinde de millet olma bilincinin ve direniş ruhunun bir sembolü olarak öne çıkar.
Resim ve plastik sanatlarda da Mihri Müşfik Hanım, o dönemde sanat dünyasında yer alan sayılı kadın ressamlarımızdan biri olarak, savaş ve kahramanlık temalarını farklı eserlerinde işleyerek dikkat çeken bir figürdür.
Tiyatro ve sinema alanında da özellikle son yıllarda Yeşim Ustaoğlu ve Handan İpekçi gibi kadın yönetmenler, savaş ve direniş temalarını ele alan yapıtlarıyla Çanakkale ruhuna farklı açılardan bakmışlardır.
Tabii bunun arasında kendimi de saymak isterim; milli mücadele Türk kadınlarını cephede ve cephe gerisinde iz bırakan kadınları araştırıp yazarak, aslında ciddi bir farkındalık yarattığımı gururla görmekteyim.
Özetle, Çanakkale güçlü kalemlerin ve sanatçıların da belleğine kazınmış; kadın bakış açısıyla da anlatılarak Türk sanat ve edebiyatında çok sesli bir yer edinmiştir.
Yazarın diğer yazıları

İmamoğlu İnşaat'ın Beylikdüzü'ndeki villa projelerindeki usulsüzlükler, inceleme raporlarına girdi

Beylikdüzü'nde "ruhsat bedeli için 6 milyon TL istendiği" iddiası şüpheli ifadesinde

Kocaelispor, Süper Lig'e dönüş yolunda avantaj yakaladı!

Arda Güler, Real Madrid'i finale taşıyan asistle gündemde!
