İhmalkarlığın Adı Bolu
Ah, Bolu, içimizi yaktın... Öyle bir güne uyandık ki, gene. Ne desek boş, ne desek anlamsız. Tatil yapmak için gittikleri yerde uykularında can veren onca masum... Oysa ki onlar sadece bir tatilin hayalini kuruyorlardı.
Kalbim yerinden çıkacak gibi; nasıl bu kadar kolay hayatlar yok olup gidebiliyor diye düşünüyorum. Görmezden gelinen önlemler,ihmaller ve sonunda tesellisi mümkün olamayacak acılar...
Düşünüyorum da, insan olmak ne kadar zor... Dünyanın hali zaten iç karartıcı. Her gün başka bir kötülük, başka bir acı. Bu yangın da o acılara bir yenisini ekledi. Ama insanız işte, bazen duyarsızlaşıyoruz. O kadar alıştık kötü haberlere, o kadar alıştık kayıplara, bazen hiç düşünmeden, "Benim hayatımda bir şey değişmedi" diyebiliyoruz. Oysa her kayıp hepimizin kaybı. Her trajedi bir bütünün parçası.
Ve sonra, bazı insanlar... Onlar, ne yazık ki sadece bir adım geriden bakıyorlar hayata. O kadar uzaklar ki, hiçbir şey hissetmiyorlar. O yangında ölenlerin acısını, kaybettikleri hayatları sadece bir "haber" olarak tüketiyorlar. Sanki dünya sadece onların etrafında dönüyormuş gibi, tüm bu felaketleri anlamadan, sadece kendilerini haklı ve zeki görerek savruluyorlar. Ama bir düşünseler... Eğer bir gün onlar da o oteldeki gibi uykularında yakalanmış olsalardı, bir kez daha düşünürler miydi?
Bu yangın, sadece bir yangın değil, bir sorumluluk duygusunun eksikliğinin, ihmallerin ve duyarsızlığın bedelidir. Ve bu bedel ödenmeden, gerçek anlamda bir şey değişmeyecek. İnsanlar bir araya gelip, kayıplarını, acılarını paylaşmadıkça, hep aynı hatalarla karşılaşacağız.
O yüzden, lütfen duygularımıza sahip çıkalım. Bu kayıpları sadece bir haber gibi geçiştirmeyelim. Gözümüzü açalım, bir şeylerin değişmesi için gerçekten sorumluluk alalım. Çünkü her kayıp, bizlere çok şey öğretir. Ve bu öğretiler, bazen çok acı olabilir.