Kelimelerin Çaresizliği
Eskiden, bir atasözüyle yıllarca süren bir hikayeyi, bir hayatı anlatabilirdik. O kısa cümleler, anlam yüklü, derin düşüncelerle doluydu. "Ayağını yorganına göre uzat," derdi büyüklerimiz. Ne kadar da netti! Hem yaşamın gerçekliğini hem de dengeyi hatırlatıyordu. Bir cümlede, belki bir ömre bedel öğütler vardı. Ama şimdi... Şimdi her şey daha karmaşık, daha uzun, daha çok kelimeyle anlatılmaya çalışılıyor, ama bazen en basit duygular bile kayboluyor.
Sadece kelimelerin değil, bizlerin de çaresizliği değil mi bu? Duyguları, özellikle de sevgiyi ifade etmek ne kadar zorlaştı. Eskiden bir bakış, bir gülümseme, bir dokunuş yeterdi. Ama bugün, belki de o kadar fazla kelimeyle anlatmaya çalışıyoruz ki, en basit hisler bile kayboluyor. Sevgi mi? Ne demek istediğimizi anlayamıyorlar. Üstelik biz de kendimizi ifade etmekte zorlanıyoruz. O yüzden bazen düşünüyorum, kelimelerin ne kadar yetersiz olduğunu hissediyorum. Gözlerimle anlatmaya çalışırken, ya da sessizce yanlarında durmaya çalışırken, aslında kelimeler bana yetmiyor. İçimdeki huzursuzluk, bir eksiklik hissi yaratıyor.
Belki de sevgi, her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor, çünkü ifade edemediğimizde kayboluyor. Sevgiyi anlatacak en basit kelimeyi bile bulmakta zorlanıyoruz. Ama farkında mıyız? Bu, aslında bizi bir tehlikenin içine çekiyor. Her gün daha az anlaşılmak, daha az sevilmek, hatta bir noktada kendimizi bile kaybetmek... Ve tüm bunlar, kelimelerle arasındaki mesafeden kaynaklanıyor. Ne kadar tuhaf, değil mi? Oysa eskiden, kelimeler o kadar güçlüydü ki, bir atasözüyle bile yıllarca süren bir hikaye anlatılabiliyordu. Şimdi, bir cümle kurarken, her kelimeyi titizlikle seçiyor, doğru anlaşılıp anlaşılmadığından endişe ediyoruz.
Bir zamanlar sözlerin gücüyle yaşardık, şimdi ise kelimeler sadece birer araç, birer mekanizma gibi. Gerçek anlamları, duyguları anlatabilmek için bir araya getiriliyor ama çoğu zaman o anlamlar kayboluyor. Huzursuzluğumuzun kaynağı bu belki de: Sevgimizi, endişelerimizi, korkularımızı artık doğru şekilde ifade edememek. Ve belki de bu yüzden, eskiden bizlere ait olan o kısa ve öz cümleler, hayatın anlamını bugünkü karmaşada bulamıyor.
Kelimelerin gücünü kaybettiği bir dünyada, belki de artık hislerimizi daha derinden, sessizce yaşamamız gerekiyor.