ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


AN'da Kal

Son yıllarda, insanlar "anı yaşamak" konusunda bayağı zorlanıyor. Seyahate çıkıyoruz, gezdiğimiz her yeri kameraya çekiyoruz ama aslında o anları tam anlamıyla yaşıyor muyuz? Telefonu elimizden düşürmeden, gittiğimiz yeri bir bakıyoruz, aslında o an, o sokakta, o kafede, o manzarada değiliz. O anı, gözlerimizle değil, telefonun ekranından izliyoruz. Geri dönüp bakınca, o yerlere gitmiş olmak, o anı yaşamak değil; sadece bir fotoğraf karesi, birkaç video kaydından ibaret kalıyor.

Bu yabancılaşma sadece seyahatte de değil. Her gün yaşadığımız anları, duygusal olayları da bir kenara bırakıp, adeta dışarıdan izliyoruz. Birlikte vakit geçirdiğimiz kişilerle gerçekten bağlantı kuruyor muyuz? Ya da onların ne hissettiğini, bizim onlara nasıl hissettirdiğimizi içselleştiriyor muyuz? Yoksa hep bir adım geride durup, izlediğimiz bir filmi izler gibi mi yaşıyoruz hayatı?

Şu an, hayatı tam anlamıyla deneyimlemek ne kadar zorlaştı. Geçmişe takılıyoruz, hep bir "acaba" var. Geleceğe dair korkularımız var, belirsizlikler bizi yiyip bitiriyor. Ama işin en garip tarafı şu: O kadar çok dış dünyaya odaklanıyoruz ki, iç dünyamıza yabancılaşıyoruz. Kendi duygularımızı tanımıyoruz, kendimizi nasıl hissettiğimizi unuttuk. O kadar çok dışarıdan gelen uyarana tepki veriyoruz ki, içsel huzuru, kendi benliğimizi kaybediyoruz.

Duygusal anlamda da benzer bir yabancılaşma var. Birçok insan bugün bir ilişkide ya da arkadaşlıkta duygusal olarak kendini tamamen dışarıda hissediyor. Neden? Çünkü bağlantı kurmak yerine, o duyguyu sadece yüzeysel yaşıyor. Birini sevmenin ya da birini kaybetmenin acısını gerçekten hissetmek yerine, bu duyguları ya bir "story"de paylaşıyoruz ya da bir mesajla iletiyoruz. Ama bunlar gerçek bir deneyim değil, sadece bir anlık görüntü.

Peki, bunu nasıl değiştirebiliriz? Aslında çok basit bir şey var: Kendimizi bulmamız gerek. Ne hissettiğimizi anlamalıyız. Bu sadece bir anı kaçırmamakla ilgili değil, aynı zamanda duygusal olarak da o anı içselleştirmekle ilgili. Bir yeri gezdiğinizde, o anın tadını çıkarın; manzara karşısında telefonunuzu bir kenara bırakın. Birinin gözlerinin içine bakın ve gerçekten dinleyin. O anı yaşarken, kendinizin de farkında olun. Kendi duygularınızla, kendi düşüncelerinizle barışın. Bunları söylüyorum ya, yapın edin diye. Üstüne basa basa söylüyorum ki en çok da kendimi ikna edebileyim diye. İnanın, bu yazıyı yazarken müthiş bir farkındalıkla, özeleştiriyle yazdım. Önce, bu yazdıklarıma ben inanmalıyım ve uygulamalıyım. Umarım bu yazı bana ışık tutar ve an'ı anları yaşamakta geç kalmamak için bir reçete olur.

Unutmayalım ki, hayat yalnızca geçmişteki hatıralardan ve gelecekteki hayallerden ibaret değil. Gerçekten yaşadığımız anlar, her şeyin özüdür. O yüzden belki de anı yaşamak, yalnızca bir eylem değil, bir farkındalık meselesidir. Hem dünyaya hem de kendimize dair...


Yazarın diğer yazıları