ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE


Bir Mimari Dehası

Sanat tarihçisi Süleyman Faruk Han Göncüoğlu ile Mimar Sinan'ın mimari mirasını, eserlerinin ardındaki bilimsel gerçeklikleri ve halk arasında dolaşan efsanelerin kökenlerini konuştuk. Mimar Sinan, yalnızca Osmanlı mimarisinin değil, dünya mimarlık tarihinin de en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Eserlerindeki teknik incelik, mühendislik başarısı ve estetik yaklaşımı, onu çağının çok ötesinde bir mimar kılmaktadır. Ben de tüm merakımla, Göncüoğlu'nun perspektifiyle, Mimar Sinan'ı daha derinlemesine anlamaya çalışacağım.

Mimar Sinan, eserlerindeki ustalık, mühendislik, ince işçilik ve mimari dehasıyla hayranlık uyandıran bir isimdir. O, dünyanın medeniyet tarihine damgasını vuran ve dünya mimarlık tarihi içinde yeri doldurulamayacak bir mimar olarak ifade edilebilir.

"Temelinden Son Kilit Taşına Kadar Süreci Yönettiği Yapılar İstanbul Merkezlidir."

Göncüoğlu, "Mimar Sinan'ın Osmanlı coğrafyasında pek çok esere imza attığı gibi, Osmanlı coğrafyasındaki mimarlık ve şehirciliğin gelişimine de bir mimarbaşı olarak orkestra şefi gibi yönetim sağlamıştır. Mimar Sinan'ın ilk eserlerinden biri, bugün maalesef Halep'te yok edilen Hüsreviye Camisi ve Külliyesi'dir. Beşiktaş'ta yer alan Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi, Mimar Sinan'ın mimarbaşı olduktan sonra inşa ettiği ilk türbe binasıdır. Mimar Sinan'ın eserlerine baktığımızda, bizzat başında bulunduğu, temelinden son kilit taşına kadar süreci yönettiği yapılar İstanbul merkezlidir." şeklinde konuştu.

Mimar Sinan'ın Depreme Dayanıklı Yapıları

"Mimar Sinan'ın yapılarına baktığımızda, piramit şeklinde yukarıya doğru yükseldiğini, aynı zamanda ters piramit olarak temellerinin biçimlendiğini görmekteyiz. Bu inşaat tekniği, Mimar Sinan'ın depreme dayanıklı yapılar ortaya çıkarmasındaki önemli noktadır. Bu, Mimar Sinan'ın kendisinden önceki dünya medeniyetlerindeki yapıları incelediği için başarılmış bir tekniktir. Bu yüzden, Mimar Sinan'ı 'medeniyetleri birleştiren mimar' olarak nitelendirmek oldukça yerindedir. Mimar Sinan'ın halen araştırılmaya müsait noktalarından biri de vakfiyesidir. Vakfiyesinde, İstanbul kaldırımlarının onarılması için ayrılan bütçe gibi önemli detaylar bulunmaktadır." dedi.

Mimar Sinan'ın marangozluk mesleğinden geldiğini, onun aslında bir mimar, inşaat mühendisi, statikçi, gemi mühendisi, çevre planlama mühendisi ve sosyolog olduğunu vurgulayan Göncüoğlu, Sinan'ın çok yönlü bir mimar olduğunu belirtti.

"Mimar Sinan Bir Statikçi Olarak da Büyük Bir Başarıya İmza Attı."

"Şunu ifade edebiliriz ki Mimar Sinan bir statikçidir. Günümüze ulaşan Ayasofya'nın statik sorunlarını gerçekleştirdiği onarımlarla çözebilmiş olması bile tek başına yeterlidir." dedi.

"Mimar Sinan'ın Bilimsel Araştırmaları Cumhuriyet Döneminde Başladı."

Göncüoğlu, "19. yüzyılda Viyana sergisiyle beraber Osmanlı entelektüalizminde, Osmanlı bürokrasisinde, Mimar Sinan, Osmanlı'yı ifade etmekte ilk defa kullanılmaya başlanıyor. Ancak bu, hamasetle bilgi eksikliği içinde gelişen bir Mimar Sinan'dır. Mimar Sinan'ın bilimsel olarak yaptığı çalışmaların, eserlerinin envanterinin çıkarıldığı dönemin başlangıcı Cumhuriyet'tir. 1935'te Mustafa Kemal Atatürk'ün el yazısıyla Mimar Sinan üzerinden bilimsel araştırmalar yapılması ve Sinan'ın bir heykelinin hazırlanması amacıyla yazdığı emir notuyla beraber Mimar Sinan'la ilgili ilk ciddi çalışmalar başlatılmıştır. Bugün bile, Mimar Sinan'ın eserleri birebir taklit edilmekte, aynı oranlar kullanılmaktadır. Bu durum, mimarinin geliştiğini mi gösteriyor, yoksa geriye doğru bir gidiş mi, tartışmaya açıktır. Ancak bir gerçek var ki Mimar Sinan, mimarideki sorunları çözmüş ve rol model alınmış önemli bir şahsiyettir." ifadelerini kullandı.

"Mimar Sinan'ın Tanınmaması, Bir Hamesetin Acı Örneği Olmuştur."

Göncüoğlu, "Mimar Sinan, hayatı boyunca anlaşılmış bir kişi olmasına rağmen, sonrasındaki yüzyıllarda bir efsane haline gelmiştir. Unutulmuş bir şahsiyet olmuştur. Mimar Sinan hakkında gizemli pek çok şey söylenmektedir, ancak bunların tutarlı bir noktası yoktur. Bu durum, Mimar Sinan'ı yeterince tanımamamızdan kaynaklanan bir hamasetin acı örneğidir. Mimar Sinan ile ilgili, bugün gerçekle hamaset arasında gidip gelmeler yaşanmaktadır. Ancak bilimsel veriler ortaya konulmasına rağmen, sosyal medyada Mimar Sinan'ın kilit taşına koyduğu mektuptan, Mihrimah Sultan'a olan aşkına kadar bir dizi mantığa aykırı gizem dolaşmaktadır. Bu, Mimar Sinan'ı daha akademik mecralarda herkesin anlayabileceği bir biçimde anlatamadığımızın sıkıntılarıdır." dedi.

"Mimar Sinan'ın İnşaat Tekniklerinden Habersiz Olanlar Gizemler Ekliyor."

Göncüoğlu, Mimar Sinan'a ilişkin ortaya atılan bazı gizemlere dair de açıklamalarda bulundu: "Bunlardan birincisi, Kanuni Sultan Süleyman'ın kızıyla Mimar Sinan'ın aşkını anlatan iddialardır. Biri 13 yaşında, diğeri ise 78-80 yaşlarındadır. Bu, fiziksel olarak da imkansızdır. İkincisi ise, Mihrimah Sultan Camii'nin minareleri arasında Ay'ın hareketleriyle Edirnekapı Mihrimah Sultan'ın karşılıklı hareketlerinin dünyanın yuvarlak değil düz olduğunu gösterdiği iddiasıdır. Bunun coğrafi olarak imkansızlığı vardır. Oysa, Mimar Sinan tarafından inşa edildiğinde Üsküdar Mihrimah Sultan Camii tek minareliydi ve sonradan ikinci minare eklenmiştir. Ayrıca, Üsküdar Kuşkonmaz Camisi ile ilgili iddialar da gerçeği yansıtmaz. Bu camide kuşlar uzun süre tünemez çünkü kuzey rüzgarlarının etkisiyle orada kuşların tünemesi zorlaşır. Ancak bu atmosferi bilmediğimizde, Mimar Sinan'ın inşaat tekniklerinden habersiz olduğumuzda bu tür gizemler ortaya çıkmaktadır." dedi.

"8500 Yılı Aşan Tarih ile İstanbul'un Kitabı"

Süleyman Faruk Han Göncüoğlu, İstanbul'u en iyi anlayan ve anlatan isimlerden biri olarak, "8500 Yılı Aşan Tarihi ile İstanbul'un Kitabı" adlı eseriyle, İstanbul'u doğru anlamamıza katkı sağlayacak. Kaleminize sağlık kıymetli hocam.


Yazarın diğer yazıları