Sabahları ne ile geliyorsun: “Çile”
İstanbul, yüzyılların mirasını taşıyan, dünya tarihinin en kadim şehirlerinden biri. Ancak bu kadim şehir, bugün modern yaşamın en temel ihtiyaçlarından biri olan toplu taşıma hizmetlerinde büyük bir çileyi beraberinde getiriyor. Metro ve metrobüs hatlarındaki arızalar, tıklım tıklım dolu araçlar, gecikmeler ve plansız altyapı çalışmaları, İstanbulluların günlük yaşamını adeta bir mücadeleye dönüştürmüş durumda. Her sabah evlerinden işe gitmek üzere yola çıkan milyonlarca insanın yaşadığı stres, toplu taşıma araçlarının arızalarıyla iki katına çıkıyor. Saatlerce durakta bekleyen, bozuk metro ve metrobüslerden inip yürümek zorunda kalan vatandaşlar, haklı olarak şu soruyu soruyor: "Bir şehri yönetmek gerçekten bu kadar zor mu?"
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, göreve geldiği günden bu yana "hizmet belediyeciliği" anlayışını merkeze alacağına dair vaatlerde bulundu. Ancak bugüne baktığımızda, özellikle toplu taşıma alanında ciddi bir ilerleme kaydedildiğini söylemek güç. Şehrin nüfusu her geçen gün artarken, toplu taşıma sisteminin bu yükü taşıyamadığı açıkça ortada. Peki, neden?
Metro ve metrobüs hatlarındaki aksaklıklar, genellikle teknik sebeplerle açıklanıyor. Ancak bu açıklamalar, vatandaşın sorunlarını çözmekten çok, sorumluluğu üzerlerinden atma çabası gibi görünüyor. Teknik sorunlar bir kenti yönetirken karşılaşılabilecek durumlar elbette. Ancak önemli olan, bu sorunları çözmek için gösterilen çaba ve ortaya konulan vizyondur. Bugün İstanbullular, çözüm yerine bahanelerle karşılaşıyor. Özellikle son dönemde İstanbul'da yaşanan su taşkınları, altyapı eksiklikleri ve ulaşım krizleri, belediyenin koordinasyon eksikliğini gözler önüne seriyor. Büyük vaatlerle göreve gelen bir yönetim, halkın günlük yaşamını kolaylaştırmak yerine daha da zorlaştırıyorsa burada ciddi bir yönetim zafiyeti söz konusudur.
İstanbul gibi bir şehirde yaşamanın zaten birçok zorluğu var: kalabalık, trafik, gürültü. Ancak toplu taşıma çilesi bu zorlukları kat be kat artırıyor. İşe yetişmeye çalışan bir annenin, saatlerce durakta beklemek zorunda kalması ya da yaşlı bir vatandaşın yürüyerek eve dönmek zorunda kalması kabul edilebilir bir durum değil. Belediye yönetimi, sadece projeler açıklamak ya da sosyal medyada etkili olmakla sınırlı kalamaz. Bu şehirde yaşayan milyonlarca insanın beklentisi, ulaşımın bir çile olmaktan çıkarılıp konforlu bir deneyime dönüştürülmesidir. Bir şehri yönetmek sadece altyapı sorunlarını çözmekle sınırlı değildir. İnsanı anlamak, halkın ihtiyaçlarını gözetmek ve öncelikleri doğru belirlemek bir yöneticinin en temel sorumluluklarıdır. İstanbul gibi bir metropolde yaşanan sorunlara çözüm üretmek, teknik bir mesele olmaktan öte, bir özveri meselesidir. Ekrem İmamoğlu ve ekibi, vaatlerini yerine getirmek, hizmet odaklı bir anlayışı benimsemek ve İstanbulluların hayatını kolaylaştırmak için çaba göstermelidir. İstanbullular daha iyi bir ulaşım ve daha iyi bir yaşam kalitesini fazlasıyla hak ediyor. Yönetimin bunu görmesi ve gereğini yapması gerekiyor.