Kuşçu Ali…
Bugün, gökyüzünün sırlarını yeryüzüne taşıyan, ilmiyle iki büyük medeniyete ışık tutan Ali Kuşçu'nun ölüm yıldönümü. Onu anmak, sadece bir bilim insanını değil, aynı zamanda Osmanlı ve Timur dünyasının yükselişindeki entelektüel temelleri anlamaktır.
Gerçek adı Ali Bin Muhammed'dir. 1403 yılında Semerkand'da doğan Ali Kuşçu, İranlı ünlü astronom ve matematikçi Uluğ Bey'in öğrencisidir. Babası, Uluğ Bey'in kuşçubaşısı olduğu için "Kuşçu" lakabını almıştır. Ali Kuşçu, zekâsı ve azmiyle dönemin ilim çevrelerinde kısa sürede kendine yer bulmuş, özellikle astronomi ve matematik alanında yaptığı çalışmalarla öne çıkmıştır. Timur İmparatorluğu'nun önemli bir ilim merkezi olan Semerkand'da yetişen Ali Kuşçu, Uluğ Bey'in rasathanesinde çalışmıştır. Uluğ Bey Zici'nin yani astronomik cetveli hazırlanmasında büyük katkıları olmuş, gök cisimlerinin konumlarını hassas bir şekilde hesaplamıştır. Bu çalışma, İslam astronomisinin doruk noktalarından biri kabul edilir.
Ali Kuşçu'nun Osmanlı'ya gelişi, Fatih Sultan Mehmet dönemine denk gelir. 1472 yılında Fatih'in davetiyle İstanbul'a gelen Ali Kuşçu, Ayasofya Medresesi'nde ders vermeye başlamış, Osmanlı ilim hayatına yeni bir soluk getirmiştir. Fatih'in isteği üzerine Risale fi'l-Hey'e adlı eserini yazmış ve astronomi eğitimini halka ulaştırmıştır. Ali Kuşçu'nun en büyük katkılarından biri de Osmanlı'daki medrese sistemine bilimsel metodolojiyi kazandırmasıdır. Matematik ve astronomi alanındaki çalışmaları, hem Osmanlı'nın hem de İslam dünyasının bilimsel mirasında önemli bir yer tutar.
Risale fi'l-Hey'e (Astronomi Risalesi): Güneş sistemi, gezegenler ve gök hareketleri üzerine yazılmıştır.
Risale fi'l-Hisap (Matematik Risalesi): Matematiksel hesaplamalar ve cebir üzerine bir eserdir.
Fethiye: Fatih Sultan Mehmet adına yazılmış, astronomi ve matematiği içeren bir eserdir.
Muhammediye: Mantık üzerine bir çalışmadır.
Ali Kuşçu'nun icat ettiği herhangi bir cihazdan ziyade, yaptığı astronomik hesaplamalar ve geliştirdiği teoriler onun bilim dünyasına katkılarını göstermektedir. Zamanının ötesinde bir deha olan Kuşçu'nun çalışmaları, Kopernik gibi Batılı bilim insanlarını da etkilemiştir.
Yönümüz hep Batıya dönük değil diyoruz ya işte onun en güzel örneklerinden biridir Kuşçu. Bahsettiğim sadece bir bilim insanını değil, aynı zamanda kültürler arasında bir köprü olduğunu anlatmaya çalışıyorum hele ki o dönemi düşününce bu bizim için çok gurur vericidir. Timur dünyasında aldığı eğitimi, Osmanlı'da uygulamaya geçirerek bu iki büyük medeniyetin bilimsel altyapısını zenginleştirmiştir. Onun mirası, yalnızca matematik ve astronomiyle sınırlı değildir; aynı zamanda ilmin değerini yükselten bir anlayışın simgesidir.
Ali Kuşçu'nun mezarı, İstanbul'da Eyüp Sultan Camii civarındadır. Mezar taşı üzerinde, ilim ve hikmeti simgeleyen ifadeler yer alır. Bugün onun eserleri, yazma eserler kütüphanelerinde ve çeşitli müzelerde görülebilir. Özellikle İstanbul'daki Süleymaniye Kütüphanesi, Ali Kuşçu'nun eserlerini incelemek için önemli bir yerdir. Bugün Ali Kuşçu'yu anarken, onun bilim ve medeniyetimize katkılarını hatırlamak, ilime ve sanata verdiğimiz değeri yeniden sorgulamamızı sağlamalıdır. Çünkü Ali Kuşçu, sadece geçmişin değil, geleceğin de yıldızıdır. Ali Kuşçu'nun gökyüzüne bakarak başlattığı bilimsel yolculuğun mirasını şimdi torunlarının adım adım ileriye taşıması, uzay ve havacılık sektöründeki başarılarımızın tesadüfi olmadığının göstergesidir.