Söz konusu vatan olunca
"Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde Yurtta Sulh Konseyi adıyla örgütlenen bir grup asker, 15 Temmuz 2016 tarihinde 65. Türkiye Hükümeti ve Türkiye Cumhurbaşkanına karşı darbe girişiminde bulundu. 16 Temmuz sabahı, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin gerçekleştirdiği operasyonlar sonucunda darbe girişimi bastırıldı. Olaylar sonucunda darbeye karşı çıkan 251 kişi şehit oldu. "
Tarihe geçen darbe haberleri bu şekildeydi. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlayan darbeci gelenek, darbe yapanların amaçlarına ulaşmaları ve herhangi bir yaptırımla karşılaşmamaları sonucu, günümüze kadar devam etmiştir. Darbeler tarihine baktığımızda her seferinde farklı gerekçelere dayandırılan, ortak bir zemin olan ABD desteğinin varlığından söz edebiliriz. Darbenin temelden yanlış olduğu gerçeğini görmezden gelen siviller, gelecek olanın ne düşündüğüne odaklanırdı. Fakat 15 Temmuz 2016'da her şey bambaşka şekilde ilerledi ve Cumhurbaşkanı, siyasi partiler, toplum kesimlerinin önemli bir bölümü darbe karşıtı tavır sergileyerek darbeler tarihindeki kara lekeye darbe vurarak cevap vermişlerdir.
Puslu bir gece...
15 Temmuz gecesi Beşiktaş meydanında nişanlım ve arkadaşlarım ile sohbet ediyorduk. Beşiktaş her zaman kalabalık olan bir yerdir ve dolayısıyla aslında çok dikkat çekecek olaylar olsa da, doğal akışında olduğunu düşünüp farkına varmanız biraz zaman alır. Ne dediği belli olmayan cümlelerle panik halinde koşan insanlara bakarken telefonum çaldı. İstanbul'da polislik yapan amcamın oğlu arıyordu. Telefonu açar açmaz duyduğum o sesi hiçbir zaman unutmayacağım. ''Elif neredesin? Hemen eve geç!'' Bu cümle ile olayı anlayıp oradan harekete geçmemiz arasından dakikalar geçti geçmedi, ortalık bir anda siren sesleri ve çığlık atarak koşan insanlarla doldu taştı. Adeta korku filmi sahnesi gibiydi. Ne yapmamız gerekiyor? Ne tarafa gideceğiz? Birkaç dakika öylece etrafa baktık. Biraz zaman sonra arabaya binip yola çıktık nişanlımla. Bayrampaşa'da oturuyordum. Eve gitmemiz gerekiyor fakat yollar haliyle kilitlenmişti. Açık bulduğumuz her yola giriyorduk. Girdiğimiz her sokak birden kitleniyordu. Dakikalar geçtikçe sokaklar daha da kalabalıklaşıyordu. Peki, bu insanlar neden evlerine gitmek yerine sokaklara çıkıyordu? Nişanlımın da benim de içimizde bilmediğimiz bir korku ile suspus olmuştuk. Sadece yollara odaklanmıştık. Tem yoluna girdik. Yolun ortasında öylesine terk edilmiş araçlar, acı acı çalan korna sesleri ve yürüyen insanlar... Bulunduğumuz yer nişanlımın kuzeninin evinin yakınlarıydı. Onlara gitmeye karar verdik. Giderken de yolda gördüğüm birkaç şey aklıma takılmıştı. ATM önü kalabalıkları, market önü kalabalıkları ve üstünden yıllar geçmesine rağmen bir türlü anlayamadığım tekel bayii önü kalabalıkları...
Kısa bir süre sonra kuzeninin evine gelmiştik. Televizyon da darbe girişimi haberlerini, olanı biteni izlerken bir taraftan selâ sesleri başlamıştı. İçim içimi yiyor, mecburiyetten eve girmiş olmak beni huzursuz ediyordu. Sokağa çıkıp bir şeyler yapmam gerekiyor huzursuzluğu vardı. Yol boyunca ne yapacağımızı düşünme kaygısından ailemi arayamamıştım. Fakat bir tuhaflık vardı, annem - babam da beni hiç aramamıştı. Endişeli bir şekilde annemi aradığımda aramızda geçen konuşma aynen şu şekildeydi;
Ben: Alo anne
Annem: Elif sesim geliyor mu?
Ben: Evet anne neredesiniz?
Annem: Alooo.. Alo.. Elif ..
Ben: Anne ben seni duyuyorum herkes iyi mi? Ben güvenli bir yerdeyim Kartal'ın(nişanlım) kuzeninin evindeyi merak etmeyin!
Annem: Kızım ne evi? Çık dışarı! Vatan elden gidiyor dışarı çık! dışarı çık!
Ben: Anne sen neredesin? Babam nerede?
Annem: Biz Bayrampaşa karakolunun oradayız...
Dedi ve yüzüme kapattı. Kardeşlerim, babam ve annem hepsi karakolun önüne gitmişti. Annemin böylesine korkusuzca sokağa çık demesinin şoku ile içime düşen korku ve aynı zamanda gelen güç arasında sıkışıp kalmam, olayı idrak etmem saniyelerimi aldı. Annem dışarı çık! Diyordu hem de umursamadan. O an nişanlıma kalk gidelim dedim ve çıktık yollara. Sabaha karşı Sultan Gazi yoluna ancak girebildik. Lâl olmuştuk yol kenarlarındaki şehitleri gördükçe... Metrisin önüne geldik. Abimde oradaydı ve kalabalık bir grup ile askeriye önünde saatlerce beklemiştik.
O gece yaşananların her karesi ezberimde. Asla unutmayacağım bir şey daha var ki o da annemin vatan sevgisi. Ben de bir anneyim. Vatanın yoksa evladında yok. Vatan bilinci, Bayrak sevgisi beşikten başlar öğretilmeye. İlk kez bu denli ciddi ve önemli bir olayla karşı karşıya kalmıştım. Altmış yaşındaki annemin korkusuzca vatan uğruna evlatları ile sokağa çıkması, o gücü, o imanı ve inancı kendinde bulması bu vatanın kadınlarının gücünün ne denli eşsiz ve benzersiz olduğunun ispatıdır. Bizim Türk kadınlarımız var oldukça inançla, imanla evlatlarını yetiştirdikleri sürece, bu milletin kılına dahi hiç kimse zarar veremez. Ne dün, ne de bugün Türk kadınını evlatları ile sınayamazsınız. Geçmişte ellerine kınalar yakarak gönderdikleri evlatlarını, bu günde hiç düşünmeden vatan uğruna feda edeceklerine hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bir konuya değinmeden sözlerimi bitirmek istemiyorum. O gün hafızamda yer eden tekel bayii önüne koşan insanlara sesleniyorum. Sahi siz bu topraklardan ne zaman gidiyorsunuz?