Yazar Alev Alatlı'yı kaybettik. Ona sadece yazar demek meseleyi eksik bırakmak olur, o aynı zamanda bir aydın, önemli bir fikir insanı ama her şeyden önce kendi "Beyaz Türk" mahallesi aydınlarına savaş açan çok önemli bir düşünce aktivistidir.

Ben alev Alatlı'yı Viva La Muerte Yaşasın Ölüm, Nuke Türkiye, Valla Kurda Yedirdin Beni romanlarıyla tanıdım. Tanışıklığım 1990'lı yıllarda genç bir üniversite öğrencisiyken Ankara Konur Sokak'taki Dost kitabevinin raflarına dayanır. İyi ki tanıdım seni Alev Alatlı, iyi ki afilli yalnızlığına, cesur çıkışlarına, engin hoşgörüne tanık oldum. O yüzden yazımın başlığını "Bir 'Rind'in ölümü" olarak seçtim. "Rind" yani dünya işlerine önem vermeyen gönül eri. Osmanlıda hoşgörüyü esas alan dervişler için kullanılırdı bu sözcük.

VASİYET Mİ NASİHAT Mİ?

Alev Alatlı yıllar önce vasiyetini kaleme almış. Ölümünden birkaç saat sonra sosyal medya hesabından duyurulan vasiyet aslında bizlere bir nasihat niteliğinde. Kaldı ki kendisi de "nasihatimdir vasiyetimdir" başlığını seçmiş.

Madem yazarlar eserleriyle, fikirleriyle ölümsüz, o zaman gelin biz de buna "bir düşünce insanının bize nasihatı" diyelim.

"Güneş her gün daha mütekâmil bir Dünya'ya doğmaz. Tarih ezelden ebede dümdüz uzanan doğrusal bir hat değil, devirli bir oluşumdur. Gün olur, en gerideki en öndekinden ileride olur. Aristarkus, Kopernik'e "zıpçıktı astrolog" diyen devrimci Martin Luter'den daha ilericidir. Ahmet Yesevi, Kadızade Mehmet'in çok ötesinde. Siz istihkâmlarınızı güçlendirin, zor zamanları fırsata çevirin. Benim yaşıma geldiğinizde, benim hiç olamadığım kadar hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn olun. Aziz ülkemize gelince, ille de bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına benzeteceksiniz Türkiye'yi. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğerinin kurumakta, ötekinin meyve vermekte olduğunu görün. Tek bir sürgüne takılıp kalmayın, bütüne bakmayı adet edinin. Unutmayın ki düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği vardır, Türkiye'nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar. Mademki son temsilcileriyiz Gezegen'in iyiliği için yaşatılması elzem bir medeniyetin, bizi durduracak tek "gerçek", soğuyan Güneş'in Dünyamızı yarı yolda bırakması ihtimali olmalı"

Nasihati bile bizdeki Batı hayranı despot ve nobran aydınlara ders niteliğinde. Ülkesine küçük görenlere giderayak yine afilli bir ayar vermiş... "Unutmayın ki düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği vardır Türkiye'nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar"

CESUR YÜREK

Alev Alatlı kendi toplumunun gerçeklerine sırt çevirerek, batı hayranlığıyla ışığa koşan kelebek aydınlar yerine meydan okumayı seçti. Üstelik batı eğitimi almış, bir kaç bir dil bilen bir Beyaz Türk olarak. Ancak Alev Alatlı kendi sınıfının çarpık kokuşmuş düzenine ayak uydurmak yerine; sınıf intiharını seçti, kendi sınıfının aydınlarına açık savaş ilan etti, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın devrimci fikirlerine göğsünü gere gere sahip çıktı, eleştiren kompleksli Batıcı aydınlara "atarlı ergen" dedi.

"Dünya beşten büyüktür diyebilecek delikanlı bir sese ihtiyacımız vardı. Bunu bulduk, ama desteklemiyoruz. Bugünkü Türkiye'den mutsuz olan ve Erdoğan'ı eleştiren aydınlar atarlı ve ergendir"

HER ÖLÜM ERKEN ÖLÜMDÜR

Her güzel bir yazarı, her güzel bir şairi kaybettiğimde dilimde hep aynı cümle var: "Keşke yazarlar, şairler ve aslında tüm iyi insanlar hep ölümsüz olsa"