Riskli afet yapısı
Asrın felaketi sonrasında devletin tüm birimleri koordinasyon içerisinde yaraların sarılması için canla başla bir çalışma yürüttü. Halen devam eden çalışmalar kapsamında depremzedelerin yaşam standartlarının daha iyi noktaya getirilmesi için 7/24 saat esasına göre herkes görevinin başında.
Adıyaman yıkımın en çok yaşandığı illerin içerisinde yer alıyor. Konteynır kent koordinatörü Kaymakam Emre Açar'la konteynırları tek tek dolaşarak depremzedelerle görüştüm. Hepsinin dilinden, "Allah devletimize zeval vermesin" sözleri döküldü ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a dua etmeyi de ihmal etmediler.
Kaymakam Açar'ın koordinatörlük görevine devam ederken edindiği izlenimler ve akademik araştırmalarını yeni bir makalede topladı. Adalet Akademisi'nde yayımlanan makalede dikkat çeken bazı tespitler şöyle:
"Afetler, aslolanın can güvenliği olduğunu ortaya koyarken şehirlerin güzelleştirilerek daha yaşanılabilir kılınması gerektiğini de hatırlatmaktadır. Bu kapsamda her ne kadar asli sorumluluğun devlet tüzel kişiliğinde olması gerektiği düşünülse bile bireylerin teker teker sorumluluk yüklenmesi gerektiği aşikârdır. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun ile 6306 sayılı Kanun'un Uygulama Yönetmeliği bu amaçla çıkartılmıştır. Bina bazlı dönüşüme olanak tanıyan bu normlar, bireylerin tek tek can güvenliğini düşünerek esas aktörün devlet değil vatandaşlar olduğunu açıklamaktadır. Ülkemizde afet riskinin yüksek olması ve afet öncesi tedbirlere ilişkin mevzuatın yetersiz olması sebebiyle 6306 sayılı Kanun çıkartılmıştır. Bu Kanun, afet öncesini dizayn etmesi bakımından önemlidir. Riskli yapı kavramı tanımlanmış, yara almadan evvel dönüşümün sağlanması amaçlanmıştır. Zira can güvenliğini sağlamak için hayata mâl olabilecek yapıların tespiti, tahliyesi ve yıkımına ihtiyaç vardır. Böylelikle insanların can güvenliğinin sağlanmasının yanında şehirler estetik ve sosyokültürel bakımdan güzelleştirilecektir. Deprem gibi afetler, aslolanın can güvenliği olduğunu zaman zaman hatırlatmaktadır. Keza Anayasa'nın 56'ncı maddesine göre herkes; sağlıklı, dengeli ve güvenli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Bunun için hayata mâl olmayacak yapılara ihtiyaç vardır. İnsanların zihinlerinde buna yönelik dönüşümü sağlamanın önemi büyüktür. Yara sarma değil yara almadan hareket etme bilincinde olunmalıdır. Bu konuda afet öncesini dizayn etmesi bakımından 6306 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesi dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. 6306 sayılı Kanun kapsamında sağlanan dönüşümde devlet, kolluk yetkisini kullanmaktadır. Böylelikle hem insanların can güvenliği sağlanmakta hem de yaşanabilirlikten uzak, can ve mal emniyeti bakımından riskli ve görüntü itibarıyla da çirkin olan yapılaşmalar yerine güvenli ve estetik yapılar inşa edilerek daha yaşanılabilir kentler oluşturulmaktadır. Dirlik-esenlik, kamusal estetik ve nihayet kamu düzeni sağlanmaktadır. Nitekim bu Kanun'un amacı 1'inci maddede de belirtildiği üzere fen ile sanat norm ve standartlarına uygun usul ve esaslar tesis etmektir. Riskli yapı, 6306 sayılı Kanun'un önemli bir kısmında tanzim edilmektedir. Kanun'un bu konuda daha çok vatandaş odaklı düzenlemeler içerdiği görülmektedir. Riskli yapı tespitinin kural olarak vatandaşların talebi ile yapılması, buna ilişkin giderlerin temelde yapı maliklerine ait olması, yeni bina inşasının taşınmaz sahiplerince yapılması veya yaptırılması esas aktörün devlet değil vatandaş olduğunu gösterir. Riskli yapı tespiti, esasında kentsel dönüşüm halkasının bir zinciridir. Burada öncelikle yapı malikleri riskli yapı tespiti için başvuruda bulunmakta, bu başvuru üzerine Başkanlıkça lisanslandırılan kurum ve kuruluşlarca tespit yapılmakta, riskli yapılar yıktırılarak son aşamada da yeni binalar inşa edilip parsellerle ilgili tekrar değerlendirme yapılmaktadır. Riskli yapı tespitinde Anayasa tarafından tanınan mülkiyet hakkı ve konut hakkının kısıtlandığı söylense de 6306 sayılı Kanun'un başlıca amacının riskli olduğu tespit edilen yapılar hakkında deprem vb. afetlerin gerçekleşmesinden önce gerekli tedbirleri almak, insanların can güvenliğini sağlamak ve onların malvarlığı haklarını korumak olduğu düşünüldüğünde bu kısıtlamaların ölçülü olduğu sonucuna varılmaktadır. Riskli yapı tespiti, tahliyesi ve yıkımı sürecinde devletin gerekli malî kolaylıkları sağlaması önemlidir. Bu, sosyal devlet olmanın da bir gereğidir."
Makaleden de anlaşılacağı üzere bundan sonrası için yapılarda kontrol mekanizmasının hassasiyetle işletilmesi can kayıplarının önüne geçilmesinde kritik öneme sahip. Devlet millet elele hem depremin yaralarını sarmaya hem de olası afetlere karşı farkındalığı geliştirmeye devam etmeliyiz.