ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

İleri biyolojik arıtma müsilajla mücadelede önem taşıyor

AA - | Son Güncelleme Tarihi:
İleri biyolojik arıtma müsilajla mücadelede önem taşıyor

Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Azize Ayol, atık suyun kalitesinin en iyi seviyeye getirilmesi için ileri biyolojik arıtma sistemlerinin kullanılması gerektiğini, Marmara Denizi'ndeki kirliliğin ve müsilajın önlenmesi için bunun şart olduğunu söyledi.

Evsel ve endüstriyel atık suların doğru yönetilmemesi ve atık suların tam arıtılmadan denize deşarj edilmesi denizlerdeki azot, fosfor yükünü artırarak kirliliğe ve müsilaj oluşumuna neden olurken bu durum deniz ekosistemlerine ciddi zararlar verebiliyor.

Birincil, ikincil ve üçüncül olarak sınıflandırılan atık su arıtma tesislerinde, birincil sınıfta fiziki arıtma veya diğer adıyla ön arıtma yapılarak atık sudaki büyük parçalar, yağlar, kum, küçük tekstil parçaları, atık kağıtlar, plastik gibi maddeler ayrılıyor.

Biyolojik ya da kimyasal ya da her ikisinin birlikte kullanıldığı sistemler ise ikincil arıtma olarak sınıflandırılıyor. Bu sınıfta evsel ve kentsel atık sularda biyolojik, endüstriyel sularda ise kimyasal işlem uygulanıyor. Üçüncül olarak sıralanan ileri biyolojik atık su arıtma tesisleri ise atık suyu, arıtmada en iyi seviyeye getirmek için kullanılıyor.

Bunların dışında kalan ve sıfır atık mantığı ile çalışan modern arıtma tesisleri ise suyu temizleyen sistemler olmaktan öteye giderek atıkları geri kazanan ve enerji üreten tesisler olarak çalışıyor.

Atık su arıtmadaki farklı yöntemler ve ileri biyolojik arıtmanın ekosistem üzerindeki önemine ilişkin soruları yanıtlayan Prof. Dr. Azize Ayol, sisteme gelen atık suyun evsel, kentsel, endüstriyel olma özelliğine bağlı olarak arıtma yöntemlerinin farklılaştığını kaydetti.

"ARITMA İŞLEMİ HANGİ SÜREÇLERDEN GEÇİYOR"

İleri arıtma sistemlerinin biyolojik, kimyasal, adsorpsiyon prosesleri veya membran sistemleri şeklinde olabileceğini ve bu süreçlerin atık suyun kalitesini en yüksek seviyeye getirmek için kullanıldığını aktaran Ayol, arıtma sürecini şöyle özetledi:

"Kentsel, evsel atık su kaynağını önce fiziksel arıtmadan geçiriyoruz, ızgaralarda bu katı iri partikülleri tutuyoruz. Sonrasında içindeki kumu tutuyoruz ve biyolojik arıtmaya alıyoruz. İşte burada azotu, fosforu giderecek ileri arıtma yöntemlerini uygulamamız gerekiyor ya da membran biyoreaktörler gibi daha ileri biyolojik arıtma sistemleriyle suyu çok iyi kalitede arıtmamız gerekiyor. Ondan sonra suyu eğer kriterleri sağlıyorsa tarımsal sulamada, park ve bahçe sulamada ya da farklı amaçla kullanmamız mümkün oluyor, yani istersek suyun içerisindeki bütün kirleticileri arıtabiliriz."

Biyolojik atık su arıtma sistemlerini, atık sulardaki organik maddeleri ve nutrientleri (besin maddelerini) mikroorganizmalar vasıtasıyla giderme şeklinde tanımlayan Ayol, "Oksijenli ortamda yaşayan mikroorganizmalar tarafından arıtım sağlandığında aerobik biyolojik arıtma, oksijensiz ortamda yaşayabilen mikroorganizmalar tarafından yapıldığında anaerobik arıtma, hem oksijenli hem de oksijensiz ortamda yaşayabilen mikroorganizmalar tarafından yapıldığında ise anoksik arıtma olarak adlandırılabilir. İleri biyolojik arıtma sistemleri, farklı konfigürasyonlarda tasarlanmakta ve işletilmektedir." dedi.

"ENDÜSTRİYEL ATIK SULAR ARITILARAK TEKRAR FABRİKA İÇİNDE KULLANILABİLİR"

Endüstriyel atık sularda ön arıtma işlemlerinin mutlaka uygulanması gerektiğini, atık suyun durumuna göre yağ tutucu eklenebileceğini ve düşük pH seviyeleri için nötralizasyon işlemi yapılabileceğini belirten Ayol, bu işlemlerin ardından suyun kimyasal veya biyolojik arıtma süreçlerinden geçirilerek filtrasyon mekanizmalarıyla güçlendirilmiş ileri arıtma sistemleri sayesinde tekrar fabrika içinde kullanılabileceğinin altını çizdi.

Kentin içinde yer alan endüstriyle tesislerin atık sularının da, tam arıtma ya da kanalizasyona deşarj standartlarını sağlayacak bir ön arıtmadan geçmesi gerektiğini vurgulayan Ayol, sınır değerleri sağlayacak şekilde arıttıktan sonra suyun kanalizasyon şebekesine verilebileceğini anlattı.

Deniz kıyısında bulunan tesislerde, atık suyun denize bırakılmadan önce ileri arıtma işlemlerinden geçirilmesi gerektiğine işaret eden Ayol, "Çok iyi arıtılmış su, derin deniz deşarjında, özel difüzör sistemleriyle belirli bir derinlik ve mesafeye taşınarak deniz ekosistemine minimum zarar verecek şekilde bırakılmalıdır. Böylece arıtılmış su, derin denizde daha fazla seyrelebilir. Buna karşılık yüzeysel deşarjın kesinlikle yapılmaması gerekiyor çünkü su yüzeyde yeterince seyrelemez." diye konuştu.

Tarımda aşırı gübre kullanımı sonucu toprak ve su kaynaklarının azot ve fosfor kirliliğine maruz kaldığından bahseden Ayol, ileri biyolojik arıtma yöntemleriyle tarımdan dönen suların içeriğinin kontrol edilebileceğini ve su kaynaklarına karışmadan önce güvenli hale getirilebileceğini ifade etti.

"DENİZE BIRAKILAN AZOT VE FOSFOR MÜSİLAJ OLUŞUMUNU TETİKLİYOR"

Azot ve fosforun arıtılmadan denize bırakılmasının müsilaj oluşumunu tetiklediği uyarısında bulunan Ayol, "Azot ve fosfor deniz ekosisteminde aşırı plankton artışına neden olan besin maddeleridir. Plankton hem bunları tüketerek çoğalır hem de çoğaldıkça oksijen tüketimi artar ve sudaki oksijeni tüketir, sucul yaşamı tehdit eder. Marmara Denizi'ndeki kirliliğin, müsilajın önlenmesi için ileri biyolojik arıtma sistemlerinin yaygınlaştırılması, azot ve fosforun sudan tamamen uzaklaştırılması gerekir." değerlendirmesini paylaştı.

Evsel ve endüstriyel atık suların azot ve fosfor açısından büyük bir kaynak olduğuna değinen Ayol, ticari gübreler, hayvansal atıklar ve arıtma çamurlarının önemli azot ve fosfor kaynağı olarak değerlendirilip geri kazanılmasının büyük bir fırsat sunduğuna, ayrıca arıtma çamurlarından enerji üretimi sağlanabileceğine dikkati çekti.

Ayol, sözlerini şöyle tamamladı:

"Atık su arıtma tesisleri artık sadece su arıtan sistemler değil, sıfır atık mantığıyla çalışan yapılar olarak görülmelidir. Sıfır atık ve sıfır deşarj konsepti doğrultusunda çalışan modern tesislerde, atık sudan azot ve fosfor geri kazanılarak tarımsal gübre üretiminde kullanılabilir, arıtma çamurlarından enerji elde edilebilir ve su tekrar proseslerde kullanılabilir hale getirilebilir. Bu tesisler sayesinde arıtma süreçleri çevresel yük olmaktan çıkıp ekonomik ve sürdürülebilir çözümler sunan sistemlere dönüşür."


Etiketler:
mühendislik biyolojik arıtma atık su