Genişleyen ŞİÖ'de Türkiye'nin barış ve refah gündemi
Rusya ve Çin arasında sınır anlaşmazlıklarının çözümüne yönelik mikro ölçekte bir model olarak kurulan ŞİÖ'nün bugün geniş Avrasya ve hatta global düzeyde var olan kriz ve sorunların çözülmesine katkı sağlayabilecek bir gelişim seyri izlemesi umut verici. Türkiye bu umudu güçlendirerek daha somut ve sonuç odaklı uygulamaların gerçekleşmesine yönelik getirdiği önerilerle ŞİÖ'nün geleceğinde önemli bir rol üstleneceğini şimdiden gösteriyor.
Değişen global jeopolitik ve artan bölgelerarası etkileşim, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)'nün önemini ve etkinliğini artırıyor. 4-5 Temmuz 2024 tarihlerinde Astana'da gerçekleşen ŞİÖ zirvesi, Belarus'un üyeliğinin kabul edilmesiyle Hindistan, Pakistan ve İran'ın ardından yeni bir genişlemeye daha tanıklık etti. ŞİÖ'nün global statüsü ve etkinliğini artırma amacına yönelirken ihtiyaç duyduğu kurumsal reform girişimlerini destekleyecek şekilde Türkiye'nin kendi gündemiyle zirveye katılımı, "ŞİÖ Ruhu"nun güçlendirilmesine önemli bir katkı sağlıyor. Türkiye'nin barış ve refah gündemi, aynı zamanda, global güvenlik sorunlarının çözümünde ŞİÖ'nün gelecekte edineceği büyüyen rolün de altını çiziyor.
ŞİÖ'nün genişlemesi, bölgesel örgütün kapsamını büyütürken geniş Avrasya bölgesinin güvenlik ve istikrarına odaklanma ihtiyacı örgüte yeni bir çerçeve kazandırıyor. Kısaca; ŞİÖ globalleşiyor da denebilir.
Avrasya'da çok taraflı bölgesel kalkınma ve güvenlik işbirliğinin geliştirilmesi için kurumsal reform çabalarına hız verilmesi, ŞİÖ zirvesinin bu yılki ana gündem maddesi. "Sürdürülebilir Barış ve Refahın Sağlanması İçin Çok taraflı Diyaloğun Güçlendirilmesi" başlığını taşıyan bu yılki Astana zirvesi, 2022 yılında gerçekleşen Semerkant Zirvesi'nde başlatılan daha kapsamlı çerçeve arayışının devamı niteliğinde.
Zirve sonrası yayınlanan "Astana Deklerasyonu", bu daha kapsamlı çerçeve arayışına bir adım daha yaklaşıldığı izlenimi yaratıyor. Özellikle Avrupa güvenliğinin geniş Avrasya güvenliğinin bir parçası olduğunu yansıtacak şekilde 1975 Helsinki Nihai Senedi'ni hatırlatan yeni deklerasyonun kabulü üye ülkeler arasında kapsamlı güvenlik işbirliğinin temel ilkelerinin belirlendiğini gösteriyor. Silahsız uzay alanı, nükleer yayılmanın önlenmesi, füze savunma sistemleri, biyolojik ve toksin silahların üretiminin yasaklanması, ulusötesi suçlarla mücadele, BM reformu ve barış için global birlik gibi önemli uluslararası güvenlik konuları Astana Deklerasyonu'nda yer alan ana başlıklar.
ŞİÖ'nün büyüyen etkinliği ve uluslararası statüsünde Çin'in önerdiği Global Güvenlik İnisiyatifi'nin çok taraflı güvenlik işbirliğinde ana çerçeve haline getirilmesi çalışmalarının üye ülkeler nezdinde kabul görmesi, gelecek yıl düzenlenecek zirvede global ve bölgesel güvenlik sorunlarının çözümüne yönelik daha sonuç-odaklı ve pratik önerilerin geliştirilmesi için uygun zemini hazırlıyor.
ŞİÖ ülkeleri arasında savunma ve güvenlik ortaklıklarının derinleştirilmesini desteklemek amacıyla ŞİÖ güvenlik topluluğu oluşturulması çabaları, Avrasya bölgesinde var olan farklı bölgesel oluşumların birleştirilmesini gerektiriyor. Çin'in bu yöndeki çabalarının odaklandığı ana husus, Orta Asya ülkeleriyle işbirliği halinde "ortak güvenlik ve kalıcı barış"ın sağlanması. Üye ülkelerin savunma ve güvenlik politikalarında uyum ve koordinasyonun sağlanması için Shangri-La Diyaloğu'na benzer Avrasya merkezli yeni bir platformun geliştirilmesi için Çin'in Xiangshan Forumu'nu itici bir güç olarak kullanma eğiliminde. Çin'in Global Güvenlik İnisiyatifi'nin uygulanması çerçevesinde global güvenlik yönetişiminde reform ve uluslararası güvenlik sorunlarının çözümünde yeni bir model geliştirme gayretleri, genişleyen ŞİÖ'nün gelişim sürecinde Orta Asya'nın merkezi konumunun güçlendirilmesine öncelik veriyor.
Güçlü Avrasya'nın istikrarı için
Hindistan, Pakistan, İran ve bu yıl da Belarus'un yeni üyeler olarak ŞİÖ'ye katılımları, hızlı global jeopolitik dönüşümün ŞİÖ'nün kurumsal yapısının gelişimi üzerinde yaratacağı etkileri önemli hale getiriyor. Diğer yandan ŞİÖ'nün global etkinliği artarken beliren yeni sorunlar ve risklerin yönetilmesi ihtiyacı da artıyor.
Afganistan'ın güvenliği ve istikrarın korunması, Hindistan ve Pakistan arasındaki anlaşmazlıkların çözümü, İran'ın tercihlerindeki belirsizliklerin giderilmesi ve Çin-Rusya arasındaki dış politika uyumunun diğer ŞİÖ üyeleri arasındaki sorunların çözümünde katalizör haline getirilmesi için yeni yol haritasının çizilmesi gerekiyor. Bu yüzden geniş Avrasya güvenliğinde Orta Asya'nın merkezi konumunun güçlendirilmesi, sağlam temeller üzerine kurulu ŞİÖ'nün genişlerken zayıflama riskinden kaçınmasını sağlayacak en önemli dayanak noktası. Güçlü Avrasya'nın istikrarının, güçlü Orta Asya'nın istikrarına bağlı olduğu gerçeği, bölgenin yaşadığı değişimle bağlantılı yeni fırsatlar ve sorunlar beraber değerlendirildiğinde daha büyük önem taşıyor.
Özellikle Kazakistan'ın ŞİÖ çerçevesinde çatışmaların önlenmesi yaklaşımını merkeze alan ŞİÖ reformu konusunda getirdiği yeni önerilerin gerçekleşebilmesi için üye ülkeler arasında uyum ve koordinasyonun daha da güçlendirilmesi ihtiyacı ortaya çıktı. Kazakistan Devlet Başkanı Kasım Cömert Tokayev'in önerdiği "Adil Barış, Uyum ve Dünya Birliği Konusunda ŞİÖ Girişimi"nin işaret ettiği global güvenlik perspektifi, aynı zamanda ŞİÖ'nün girişimlerinin Orta Asya ülkelerinin kabul ve desteğiyle gelişebileceğinin önemli bir göstergesi.
Ayrıca, ekonomik alanda Kuşak ve Yol ile Avrasya'daki diğer altyapı ve kalkınma girişimlerinin Doğu-Batı ve Kuzey-Güney eksenli gelişiminin daha dengeli bir şekilde koordine edilmesi, Orta Asya ülkelerinin en temel beklentileri arasında.
Zirve sırasında ŞİÖ Genel Sekreteri Zhang Ming'in Şanghay Ruhu'nun örgütün geçmişte, şimdiki ve gelecekteki ilerlemesinin arkasındaki itici güç olduğunu belirterek bölgenin barış ve refahını ŞİÖ'nün gelişimine yakından bağlayan Orta Asya'yı ŞİÖ'nün çekirdeği olarak tanımlayan yaklaşımı, Çin'in genel yaklaşımının özeti niteliğinde. Kazakistan'ın orta büyüklükte bir güç olarak yükselişini destekleyen Çin, iki ülke ilişkilerinde "30 yıllık altın dönem"in başlangıcını ilan etti. Xi Jinping'in ŞİÖ zirvesi öncesinde Kazakistan'a gerçekleştirdiği resmi ziyaret sırasında ticaret, tarım, enerji ve yatırım gibi geleneksel sektörlerdeki işbirliklerinin yanında kritik mineraller, elektrikli araçlar, dijital ekonomi, yapay zeka, e-ticaret, havacılık ve uzay gibi yüksek katma değer içeren yüksek teknoloji alanlarında bir dizi yeni anlaşma imzalandı. Xi Jinping, Çin-Avrupa Demiryolu Ekspresi ve Trans-Hazar Uluslararası Ulaştırma Yolu'nun etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasının Çin açısından ana öncelikler olduğunu bir kere daha ifade etti.
Ukrayna Savaşı'yla derinleşen Çin-Rusya stratejik ortaklığı, bölgelerarası bir nitelik kazandı. Afrika ve Orta Asya arasında karşılıklı paylaşılan yeni roller, Rusya'nın Afrika bölgesinde güvenlik sağlayıcı rolünü artırırken Çin'in Orta Asya'da hem ekonomi hem de güvenlik alanında daha aktif bir rol üstlenme girişimlerini tetikledi. Pekin, Moskova'nın "Global Güney'i birleştirme" gayretlerini teşvik ederken Moskova, Pekin'in Orta Asya'da C5+1 (Orta Asya+Çin) mekanizması ve ikili güvenlik işbirlikleriyle bölgesel güvenliğe destek verme girişimlerine izin veriyor.
Ukrayna Savaşı nedeniyle Batı ve Rusya arasında sıkışan Orta Asya ülkelerinin Çin'le yakınlaşması, bölgesel güvenlik işbirliği konusunda Çin'in savunma ve güvenlik diplomasisine giderek daha fazla ağırlık vermesi sonucunu doğruyor. Çin'in Kuşak ve Yol'un güvenliğini sağlamak amacıyla artan askeri diplomasisi ve ikili güvenlik işbirlikleri, Çin'in global tedarik zincirlerinin istikrarının korunması için sürdürülebilir güvenlik yaklaşımını esas alırken Orta Asya ülkelerinin stratejik özerkliğinin güçlendirilmesini amaçlıyor.
Reform ihtiyacı
Yeni üyelerle ŞİÖ'de reform ihtiyacı artarken Türkiye'nin gündemi, ŞİÖ Ruhu'nu güçlendiriyor. ŞİÖ'nün kurumsal gelişiminin önünde beliren riskler ve zorlukların aşılmasında Türkiye'nin katkı sağlayabileceği çeşitli alanlar var. Her şeyden önce stratejik düzeyde ŞİÖ'nün global etkinliğinin artırılması ve Global Güney'in birleştirilmesi girişimlerinin hızlandırılmasında Türkiye, örgüte beklenenden çok daha büyük bir katkı sağlama potansiyeline sahip.
ŞİÖ'nün işlerliği ve etkinliğinin artırılmasında ihtiyaç duyulan ortak uyum ve sinerjinin geliştirilmesinde Türkiye'nin Orta Asya ülkeleriyle var olan yakın ilişkileri pozitif bir değer. Türk Devletleri Teşkilatı (TDT)'nın kısa bir zaman içinde yakaladığı dinamizmin SİÖ platformuna uygun bir biçimde taşınması, terörizme karşı mücadele başta olmak üzere ŞİÖ'nün kurumsal varlığının üstesinden gelmeyi amaçladığı pek çok sorunun çözümüne katkı sağlayabilir. Bu arada ŞİÖ zirvesinden sonra gerçekleşen TDT zirvesinin, Türk dünyasının yükselen global rolünü perçinleyecek yeni kararlara imza atması bekleniyor. Enerji, ticaret, savunma ve yeni teknoloji alanlarında Türk devletleri arasında işbirliğini geliştirme planlarına bağlı olarak gelişen özgün gündemin, ŞİÖ'nün gelişim çizgisiyle paralellik taşıdığı gayet açık.
ŞİÖ'nün temsil ettiği değerlerin kapsayıcılığı, aynı zamanda, NATO üyesi olan bir ülkenin katılımıyla daha da güçlenebilir. İşte burada Türkiye'nin üstlenebileceği asli rol ortaya çıkıyor. Belarus'un bu yılki katılımıyla Avrupa'nın komşusu haline gelen ŞİÖ'nün, Avrupa'nın bir parçası olduğu güvenlik sorunları ve krizlerin çözümünde Türkiye gibi Batı'yla uzun yıllardır ilişkileri bulunan bölgesel bir gücün desteğine ihtiyacı var. Yeni bir jeopolitik bileşen olarak Türkiye'nin üyeliği, ŞİÖ'nün çeşitlenmesine ve stratejik derinlik kazanmasına imkan vererek çok taraflı işbirliğinin geliştirilmesini hızlandıracak bir faktör.
Türkiye bu yılki ŞİÖ zirvesine yoğun bir gündemle katıldı. Türkiye'nin kendi öncelikli gündemi elbette ŞİÖ'nün kurumsal ana gündeminden bağımsız değil. Hem güvenlik hem de ekonomi alanında dünyanın karşı karşıya olduğu ortak global sorunların çeşitli boyutları ve izdüşümleri tartışıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye krizi konusunda yaptığı açıklamalar, "yeni bir süreç"in başlatılması yönünde. Eğer Türkiye-Rusya-Suriye ve İran dörtlü görüşmeleri yeniden başlatılabilirse krizin kalıcı çözümü için Türkiye'nin daha ileri bir adım atabileceği Erdoğan'ın sözlerinden net bir şekilde anlaşılıyor. Hem Suriye krizini hem de geniş Avrasya bölgesinin istikrarını ilgilendiren terörizme karşı mücadele bağlamında PKK/PYD/YPG, FETÖ ve DEAŞ gibi terör örgütleriyle etkili mücadele edilebilmesi için ŞİÖ ülkelerinin işbirliğini artırmaları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dikkatle üzerinde durduğu bir diğer önemli konu.
Shanghai'dan Kiev'e uzanan geniş Avrasya coğrafyasında Türkiye'nin barış ve refah gündemi, "Yeniden Asya Girişimi" çerçevesinde yürüttüğü yeni diplomatik faaliyetlerle destekleniyor. Bu girişimlerin merkezinde yer alan Orta Koridor'un güçlenen bölgesel entegrasyona katkısının geniş Avrasya'nın güvenlik işbirliğini teşvik etmesi, kalkınma-güvenlik bağlantısının global barış ve refah açısından taşıdığı önemin altını çizerek ŞİÖ'nün ana hedeflerine yön veren yeni paradigmaya işaret ediyor.
Tüm bu faaliyetlerin ŞİÖ'nün genel faaliyet alanıyla örtüşen bir yörünge izlemesi, Türkiye'nin ŞİÖ üyeliğinin yakın bir gelecekte gerçekleşeceğine işaret eden önemli gelişmeler.
Ukrayna Savaşı konusunda Erdoğan'ın Rusya Devlet Başkanı Putin'le gerçekleştirdiği görüşme sırasında Türkiye'nin arabuluculuğunu önermesi, Batı'da özellikle ulusal seçimlere bağlı olarak yaşanan değişimin de etkisiyle Ukrayna Savaşı'na çözüm arayışında yükselen yeni talepleri karşılayabilecek nitelikte. Karadeniz Tahıl Koridoru'nun yeniden işler hale getirilmesi konusunda Türkiye'nin Rusya'yla diyalog halinde diplomatik çabalarını sürdürmesi, global gıda güvenliği sorununun hafifletilmesinde kritik bir öneme sahip.
Tüm bu hususlar beraber değerlendirildiğinde geniş Avrasya bölgesinin güvenlik ve istikrarının Avrupa boyutu olmadan düşünülemeyeceği çok açık. Bu açıdan bakıldığında Türkiye'nin çok uzak olmayan bir zaman diliminde ŞİÖ üyeliği kaçınılmaz gibi görünüyor. Avrupa, istikrarsızlıktan etkilenen bir bölge olmaktan çıkıp giderek istikrarsızlıkların kaynağı haline gelen bir bölge olmaya doğru ilerliyor. Yeni güvenlik sorunlarını besleyen göç ve iklim değişikliği gibi krizlerin yanında global jeopolitik değişimin yarattığı güvenlik, ekonomik ve psikolojik sonuçlar, Avrupa açısından ŞİÖ gibi temelleri sağlam kurumsal yapılara ileride ne kadar ihtiyaç duyulacağını gösteriyor. Batı'nın ŞİÖ'yü görmezden gelme veya Batı karşıtı bir blok olarak tanımlama çabalarının ne kadar hatalı olduğu, giderek istikrarsızlaşan Avrupa'nın yaşadığı sorunlara ŞİÖ aracılığıyla çözümler getirildikçe çok daha iyi anlaşılacak.
Sonuç
ŞİÖ ruhunun özeti; barış ve refah için güvenliğin sürdürülmesi. Rusya ve Çin arasında sınır anlaşmazlıklarının çözümüne yönelik mikro ölçekte bir model olarak kurulan ŞİÖ'nün bugün geniş Avrasya ve hatta global düzeyde var olan kriz ve sorunların çözülmesine katkı sağlayabilecek bir gelişim seyri izlemesi umut verici. Türkiye'nin barış ve refah gündemi, bu umudu güçlendirerek daha somut ve sonuç odaklı uygulamaların gerçekleşmesine yönelik getirdiği önerilerle ŞİÖ'nün geleceğinde önemli bir rol üstleneceğini şimdiden gösteriyor.