ANASAYFA
TV PROGRAMLARI
PROGRAMLAR
YAYIN AKIŞI
CANLI YAYIN
24 RADYO
REKLAM
İLETİŞİM VE KÜNYE

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: Çağrıya uymazlarsa devlet gereğini yapar

AA - | Son Güncelleme Tarihi:
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: Çağrıya uymazlarsa devlet gereğini yapar

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın PKK'ya silah bırakma ve kendini feshetme çağrısıyla ilgili, 'Eğer terör örgütü kendi elebaşının çağrısına cevap vermezse yine hukuk devleti içerisinde bu mücadele kararlılıkla sürecektir. Eğer terör örgütü kendini feshederse zaten problem yok. 'Hayır, bu çağrıyı ben dikkate almıyorum.' deyip eylemlerine devam ederse o zaman da devlet gereğini yapar.' dedi.

Tunç, CNN Türk canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Öcalan'ın terör örgütü PKK'ya silah bırakma ve kendini feshetme çağrısıyla ilgili soru üzerine Tunç, Türkiye'nin 40 yıldan bu yana terörle mücadele ettiğini belirterek, ülkenin gelişmesi ve kalkınmasının önündeki en büyük engellerden birinin de terör meselesi olduğunu söyledi.

Türkiye'nin, sadece PKK ile değil diğer terör örgütleriyle de aynı anda mücadele ettiğini anlatan Tunç, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Terörün sonlandırılması, terörsüz bir Türkiye'ye adım atılması noktasındaki çabamız, kararlılığımız, bizim sadece bugünkü meselemiz değildi. Sayın Cumhurbaşkanımızın 23 yıldan bu yana terörü bitirmek için büyük bir mücadelesi var. Özellikle terör örgütünün yok edilmesiyle ilgili güvenlik güçlerimizin bugüne kadar kararlı ve başarılı bir mücadelesi söz konusu oldu. Özellikle son yıllarda teknolojinin de verdiği imkanlarla, savunma sanayimizin geldiği yerlilik ve millilik imkanlarıyla da terörün adeta içeride sonlandırılmasına yönelik büyük bir mücadele yapıldı ve başarı da sağlandı."

Tunç, 22 yıldan bu yana teröre zemin hazırlayan unsurları da ortadan kaldırmanın gayretinde olduklarını aktararak, bu anlamda da bütün vatandaşlar için temel hak ve özgürlükleri genişleten bir ortamı sağlamaya çalıştıklarını kaydetti.

Ayrımcılığı ortadan kaldırdıklarını dile getiren Tunç, ayrım yapmadan ülkenin her vilayetini eserlerle donattıklarını söyledi.

Demokratikleşme anlamında, eleştiri konusu yapılan hususları da birer birer ortadan kaldırdıklarını belirten Tunç, "Kürtçe yasağı vardı. İnsanların kendi ana diliyle konuşabilmesi imkanlarını genişlettik. Gerek mahkemelerde gerek cezaevlerinde kendi savunmasını yaparken ya da bir yakınıyla görüşürken kendi diliyle konuşamıyordu insanlar. Bunlar hepsi mevzuatımızda değiştirilen, genişletilen hususlar olarak tarihe geçti. Ülkemiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yüksek standartlı bir demokrasi noktasında çok ilerlemeler sağladı. 'Kürt sorunu' olarak nitelendirilen sorunu, son 22 yılda tüm dirençlere, engellemelere, muhalefetin karşı gelmesine rağmen ortadan kaldırdık." diye konuştu.

- "BURADAKİ MUHATAP TAMAMEN TERÖR ÖRGÜTÜ"

Tunç, "Öcalan'ın çağrısıyla birlikte tarihsel bir dönüm noktasında mıyız?" sorusu üzerine, şu ifadeleri kullandı:

"Sayın Bahçeli'nin grup konuşmasında gerçekleştirmiş olduğu konuşma sonrasında yeni bir çalışma başladı. DEM heyeti, 3 kez İmralı'ya gitti ve görüşmeler sağladılar. Üçüncü görüşmenin sonunda da terör örgütü elebaşının, terör örgütüne yönelik açıklamasını kamuoyuyla paylaştılar. Hem Türkçe hem Kürtçe olarak. Açıklamayı gördük. Bu açıklamanın terör örgütü elebaşı tarafından, kurucusu olduğu terör örgütüne hitaben olduğu belli. Buradaki muhatap tamamen terör örgütü. Tüm grupların silah bırakmasını içeriyor ve PKK'nın kendisini feshetmesine yönelik bir çağrısı. Bu çağrının nasıl karşılık bulacağı, muhatabının nasıl değerlendireceği elbette ki önümüzdeki süreçte gözlemlenecek bir husus."

Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu, hukuk devletinin de şiddeti asla kabul etmeyeceğini vurgulayan Tunç, şunları kaydetti:

"Terör bittiğinde ülkemiz kazanacaktır. Eğer terör örgütü kendi elebaşının çağrısına cevap vermezse yine hukuk devleti içerisinde bu mücadele kararlılıkla sürecektir. Eğer terör örgütü kendini feshederse zaten problem yok. 'Hayır, bu çağrıyı ben dikkate almıyorum.' deyip eylemlerine devam ederse o zaman da devlet gereğini yapar. Sayın Cumhurbaşkanımızın hep ifade ettiği o. Ya silahlarınızı bırakırsınız ya da silahlarınızla birlikte gömülürsünüz. Özellikle şunu ifade edelim, şehit ailelerimizi incitecek, onları üzecek, milletimizi rahatsız edecek hiçbir adım atılmaz. Burada terör örgütü elebaşının muhatabı devlet değildir, terör örgütüdür. Örgüt, lider olarak kabul ettiği terör örgütü elebaşının sözüne gider silah bırakırsa zaten kendini feshetmiş olur. Aksi takdirde yine bu ülkenin terörle mücadelesi kararlılıkla devam eder. Zaten bu noktada büyük bir başarı sağladı."

- "HERHANGİ BİR PAZARLIK SÖZ KONUSU OLAMAZ"

"Özellikle 'Bunun karşılığında ne verildi, bu açıklamayı neden yaptılar?' şeklinde birtakım yorumlar yapılıyor." ifadesini kullanan Tunç, "Burada herhangi bir pazarlık söz konusu olamaz." dedi.

Tunç, şöyle konuştu:

"Bunun karşılığında 'Devlet şunu yapacaktır.' şeklindeki bir yorum doğru olmaz. Hukuk devletinde gizli pazarlıklar olmaz. Bir suç işlenmesi durumunda yargısı vardır, ilgili kurumları vardır, terörle mücadele eden güvenlik güçleri vardır. Buradaki hedefimiz 40 yıldan bu yana bu ülkeyi sıkıntıya sokan, en çok da Kürt kökenli vatandaşlarımızı rahatsız eden, binlerce insanımızın hayatına mal olan ve bu kadar büyük kayıplara neden olan bir terör örgütünün sonlandırılması. Herhangi bir aftır, ev hapsidir, şudur, budur, birçok şeyler söyleniyor. Kesinlikle böyle bir pazarlık, bir al-ver süreci, siz bunu yaparsanız bu yapılacak şeklinde bir durum söz konusu değil. Zaten olması da mümkün değildir."

"İmralı'da görüntülü çekim yapıldı mı?" şeklindeki soruyu Tunç, "Güvenlik ve istihbarat ihtiyacı nedeniyle bu kayıt yapılabilir ama bu kaydın dışarıda yayımlanması söz konusu değil, ki olmadı. Fotoğraf görüntüsü de zaten Bakanlık izniyle yayımlanabilecek hususlar." diye cevapladı.

- "DEMOKRASİYE KARA BİR LEKE OLARAK TARİHE GEÇTİ"

Bakan Yılmaz Tunç, 28 Şubat postmodern darbesinin 28. yılına ilişkin şunları kaydetti:

"28 Şubat'ta uzun süren bir mağduriyetler silsilesi var. Türk Silahlı Kuvvetlerinden 1235 personel atılmış o süreçte. Yükseköğretim Kurulu, 139 akademisyenin görevine son vermiş. Baskı ve dayatmalara dayanamayan 11 bin öğretmen istifa etmek zorunda kalmış. Bunların birçoğu başörtüsü nedeniyle görevini yapamayan öğretmenler. 3 bin 527 öğretmenin görevine son verilmiş. 33 bin 271 öğretmen disiplin soruşturması geçirmiş. 210 vali ve kaymakam hakkında rapor hazırlanmış, fişlemeler yapılmış. 71 kaymakamın görevine son verilmiş. 10 yıllık süreç içerisinde o zulüm, üniversitelerdeki başörtüsü problemi uzun sürdü. 600 bin öğrenci başörtüsü nedeniyle eğitim hakkından mahrum bırakılmış. 10 yılda 12 milyon öğrenci katsayı nedeniyle istediği üniversiteye girememiş. Antidemokratik bir süreç. Demokrasiye kara bir leke olarak tarihe geçti."

Bakan Tunç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 22 Ocak'ta kamuoyuyla paylaşılan Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında yapılması öngörülen düzenlemeler hakkında bilgiler verdi.

Trafik güvenliğinin sağlanmasına yönelik düzenlemelerle ilgili açıklamalarda bulunan Tunç, ölümlü veya yaralanmalı trafik kazalarına karışan ve zaruret dışında olay yerini terk eden sürücüler için mevzuatta bir cezanın bulunmadığını belirtti.

Bunun müstakil bir suç haline getirilmesi gerektiğini ifade eden Tunç, bunu yapanlara 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilmesi ve sürücü belgelerinin 2 yıl geri alınmasını önereceklerini bildirdi.

Tunç, trafikte saldırı amacıyla başka bir aracı ısrarla takip eden ve bu amaçla araçtan inenlere idari para cezası verilmesi ve sürücü belgelerinin 1 yıl geri alınmasına dönük önerilerinin olacağını da aktardı.

Alkollü araç kullanmanın cezasının 3 aydan 2 yıla kadar olduğunu anımsatan Tunç, caydırıcılık açısından cezanın alt sınırının 6 aya çıkartılmasının planlandığını kaydetti.

Tunç, trafikte yol kesmenin müstakil bir suç haline getirilmesinin önemli olduğunu vurgulayarak bunu yapanlara 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilmesi ve sürücü belgesinin 1 yıl süreyle geri alınmasını önereceklerini söyledi.

Trafikte makas atan sürücülere verilecek idari para cezasının 9 bin 267 liradan 50 bin liraya çıkarılması ve ehliyetinin 1 yıl süreyle geri alınmasını teklif edeceklerini bildiren Tunç, "Bunlar trafik kazalarına ve ölümlere yol açan eylemler. Bu eylemlerin ayrıca müstakil bir suç haline getirilmesinde de yarar var. Bunlar henüz TBMM'de tartışılmış hususlar değil. Bunlar bizim yargı reformu kapsamında yaptığımız toplantılarda elde ettiğimiz veriler ve taslak. Bu taslağı milletvekillerimiz değerlendirecek." ifadelerini kullandı.

Tunç, "araçla drift atılması, uyuşturucunun etkisi altında araç kullanma, ambulans, itfaiye veya polis aracına yol vermeme, maddi hasarlı olaylarda kaza yerini terk etme" gibi olaylarla ilgili de düzenleme önerilerinin olacağını da aktardı.

- "BUNU BİR AF DÜZENLEMESİ ŞEKLİNDE DEĞERLENDİRMEMEK LAZIM"

"Kovid-19 sürecindeki denetimli serbestlik düzenlemesinin kapsamı genişleyecek mi?" sorusu üzerine Tunç, Kovid-19 döneminde açık cezaevinde bulunan hükümlülerin izne çıkarıldığını ve bu iznin belirli aralıklarla 3 yıla kadar sürdüğünü anımsattı.

Tunç, bu süre zarfında izne gönderilenlerin okula başladıklarını, meslek edinerek işe girdiklerini ifade ederek şunları kaydetti:

"Meclisimiz, bunların cezaevlerine geri dönüşünün toplumsal fayda açısından doğru olmayacağını düşündü. Koşullu salıvermesine 5 yıl kalanlar bakımından 'siz dönmeyebilirsiniz, dışarıda denetimli serbestlik yoluyla geçirebilirsiniz' diye bir kanun çıktı. 31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla cezaevinde bulunanlar bundan yararlanabildi ama cezaevinde bulunmayan, suç tarihi bakımından daha evvel suç işleyenler bundan yararlanamadı.

Bu konuda biz bir taslak hazırladık. Bu taslağı milletvekillerimize aktaracağız. Takdir, Meclisimizin. Burada eşitlik ilkesi bakımından vatandaşlarımızın haklı olduğu düşünülebilir. Bu tabii ki sürekli bir uygulama değil. Bunu bir af düzenlemesi şeklinde değerlendirmemek lazım. Tamamen oradaki suç tarihi ve cezaevinde bulunma tarihi bakımından bir eşitliği sağlama düzenlemesi olabilir."


Etiketler:
bakan tunç imralı PKK yargı paketi