Dengeler değişti! Ukrayna-Rusya savaşı nasıl küresel bir arenaya dönüştü?
Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'yı işgali küresel boyutta sonuçlar doğurdu. Ukrayna devletini ortadan kaldırma hedefiyle başlatılan işgalin ölçeği ilk aşamada çok büyük değildi. Ancak uzayan savaşla birlikte, milyonlarca mülteci Ukrayna'dan Avrupa'nın geri kalanına geçti ve bu durum Covid19 salgını ile de birleşerek, temel emtia fiyatlarını yükselterek, dünya çapında enflasyonu tetikledi.
Savaş tahıl üretimini ve dağıtımını sekteye uğratarak küresel çapta endişelere yol açtı. Çatışma ikinci ve üçüncü yıllarına girerken, uluslararası yansımalarının kapsamı da genişledi.
Savaşın ilk aşamalarında, Avrupa dışındaki ülkeler çoğunlukla etki alanlarına odaklandı ve çoğunlukla Ukrayna'yı doğrudan desteklememeyi tercih etti.
Ukrayna ya da Rusya'ya direkt olarak destek vermeyen diğer ülkeler ise; savaşın doğrudan ve yan maliyetlerini en aza indirgemek, hatta savaşı tamamen sona erdirmek umuduyla kendilerini samimi olarak arabulucu olarak konumlandırmaya çalıştı.
Savaş uzadıkça Avrupalı olmayan ülkeler ise giderek daha fazla müdahil olmaya başladı.
Hatta bazı ülkeler, Rusya'ya savaşı uzatması için adam ve mühimmat desteği veriyor. Ukrayna'yı bir test alanı olarak kullanarak, gelecekte kendilerinin de girebileceği savaşlara daha iyi hazırlanacaklarını umuyorlar.
Kuzey Kore'nin Rusya'nın zor durumdaki Kursk bölgesini geri almasına yardımcı olmak için binlerce asker gönderme kararı bunun sadece son örneği.
Batılı olmayan diğer devletler de savaşın gidişatını şekillendirmeye çalışıyor ya da savaş sonrası Ukrayna'nın inşasında yer almak için kendilerini konumlandırıyorlar.
En azından son yüz boyunca gücünü dışarıya yansıtmış olan Avrupa, Avrupa dışı güçlerin etki ürettiği bir tiyatro sahnesi haline geliyor.
Görünen o ki; Brüksel, Kiev ve Washington bu yeni gerçekle yüzleşmek zorunda kalacak.
Batı'nın sınırlı yaklaşımı
Batı'nın diplomatik faaliyetleri, her ne kadar yoğun olsa da, Batı başkentleri, haksız bir işgal olarak gördükleri süreçte, Ukrayna'yı desteklemekle sınırlı kaldı.
Ukrayna ve Batı, Rusya'yı dize getiremedi ve son dönemde, Batı'nın Ukrayna'ya desteği, savaşın başlangıcından bu yana açıkça en durağan dönemine girdi.
Savaşın yayılması korkusu, Batılı devletlerin Ukrayna'ya verdiği silah türlerini ve bu silahların kullanım koşullarını kısıtlıyor.
Batılı ülkeler ayrıca, savaşı Avrupa güvenlik düzeni için varoluşsal olarak nitelendirmelerine rağmen, Ukrayna'daki akut asker eksikliğini kendi askerlerini göndererek telafi etmeye isteksiz.
Engellere rağmen pek çok ülke arabulucu rolü üstlendi. Özellikle Türkiye, savaşın başlangıcından itibaren çeşitli konularda kritik adımlar attı. Rusya'nın Mariupol kuşatması sırasında insani koridorlar için lobi yaptı, esir takasları konusunda çalıştı, Karadeniz Tahıl Girişimi'ni hayata geçirdi ve nükleer santrallerin güvenliği konusunda kritik görüşmeleri kolaylaştırdı.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ise, Rusya ve Ukrayna arasındaki esir değişimine yardımcı oldu.
Daha yakın bir zamanda Katar, Rusya ve Ukrayna arasında birbirlerinin enerji altyapısına yönelik saldırıların durdurulması konusundaki görüşmelere ev sahipliği yaptı
Çin'den Brezilya'ya ve Afrika ülkelerinden oluşan bir heyete kadar daha pek çok ülke, barış misyonları oluşturarak devreye girmeye çalıştı.
Bu barış planlarını öne süren ülkeler, taraflı ya da tarafsız olsunlar, barışın sağlanmasına gerçekten yardımcı olmak istiyorlar. Zira; Ukrayna'daki savaş tüm dünyada istikrarsızlık yarattı ve Avrupa dışındaki ülkeler için de yıkıcı ekonomik maliyetlere neden oldu.
İkinci dünya savaşından sonra Versailles, Yalta ve Potsdam'da yapılan konferanslardan çıkarılan ders de buydu.
Çoklu gerçeklik
Tüm bu uluslararası gelişmelere rağmen bazı tespitleri net bir şekilde ortaya koymakta fayda var.
Avrupa dışındaki ülkeler ekonomik çıkarları gereği Rusya ile bağlarını sürdürerek, Rus petrolünü, gazını ve diğer emtialarını almaya devam ettiler.
Rusya'nın savunma sanayisini güçlendirmek; Brezilya, Hindistan ya da Suudi Arabistan'ın Rusya ile iş yaparken öncelikli hedefleri olmasa da, Rusya'nın ekonomisine can simidi oldukları bir gerçek olarak karşımıza çıktı.
Ancak, Rus ordusuna doğrudan yardım eden ülkeler de oldu. Çin, makine aletlerinden mikroçiplere kadar Rus silah üreticileri tarafından çok rağbet gören çift kullanımlı malları Rusya'ya sağlamaya devam etti. İran ise bu yardımları direkt olarak yaptğını ilk aşamada inkar etse de daha sonra bunu en üst düzey açıklamalarla teyid etti.
Kuzey Kore ise bir adım daha ileriye gitti. Kuzey Kore, füze ve mühimmatlarının ardından, Rusya'nın saflarına asker de göndererek savaşın net bir şekilde taraf olduğunu ilan etmiş oldu.
Geride kalan 2 yılı aşkın süre sonucunda ortaya çıkan kayıplar çerçevesinde, insan gücünün önemi göz önüne alındığında, kısa süre önce Rusya'ya konuşlandırılan binlerce Kuzey Kore askeri, savaşın yeni bir aşamaya evrildiğini ortaya koydu.
Zira özellikle İngiliz istihbarat verilerine göre Rusya, Ukrayna'ya karşı insan gücü avantajına sahip olsa da, geride kalan savaş süresi boyunca Ukrayna'dan daha fazla sayıda asker kaybetti.
Hatta Kuzey Kore dışında, geçtiğimiz iki yıl içinde Kübalı, Hintli ve Nepalli askerlerin ve gönüllülerin Rusya için savaşmaya ikna edildiğine dair dönemsel haberler çıktı.
Genişleyen denklem
Avrupa'nın savaşı yavaş yavaş dünyanın savaşı haline geliyor ki bu Avrupa'nın yararına olmayan bir genişleme.
Çin, İran ve Kuzey Kore için Ukrayna'ya daha derinlemesine müdahil olmak onları gelecekte girebilecekleri savaşlara hazırlamaya yardımcı olabilir.
Söz konusu olan sadece Rusya'nın bu ülkelerin savunma kapasitelerine somut katkılarda bulunarak Moskova'dan aldığı desteğin karşılığını ödemesi değil, aynı zamanda savaş alanından ne öğrenecekleri sorusu da var.
Çinli stratejistlerin Ukrayna'da kullanılan insansız hava araçları ve HIMARS gibi kabiliyetlerin Tayvan'a karşı bir savaşta karşılaşabilecekleri performansı inceledikleri belirtiliyor.
İran ise, Ukrayna'da ele geçirilen tanksavar ve uçaksavar füzeleri de dahil olmak üzere, tersine mühendislik ya da karşı önlemler geliştirmek için inceleyebileceği Batı teknolojisini elde etmeye devam ediyor.
Dengeler değişti
On altıncı yüzyıldan bu yana, hatta daha öncesinden beri, Avrupa sadece kendi kıta sınırlarının ötesinde savaşıyordu.
Sadece geçtiğimiz birkaç on yıl içinde Avrupa ülkeleri Afganistan ve Irak'ta savaştı. Yakın zamana kadar Fransa'nın Sahel'de belirgin bir askeri varlığı vardı. Avrupa ülkeleri Orta Doğu'da çok sayıda savaş yürüten İsrail'e önemli miktarda askeri yardım sağladı.
İkinci Dünya Savaşı sonrası transatlantik ilişkilerin ABD'li ve Avrupalı mimarları için Avrupa gücünün Avrupa dışında kullanılması anormal bir durum değildi ve hatta bu Soğuk Savaş'ın bir gerekliliğiydi.
Avrupa güçleri hem Kore Savaşı'nda hem de Vietnam Savaşı'nda Amerikan güçlerine katıldı. Üye devletleri savunmakla görevli NATO ittifakı bile, son olarak 2011'de Libya'da faaliyet gösterdi.
Sonuç
Ukrayna'daki savaşta sayısız ülkenin çıkarı var ve birçoğu bu çıkar doğrultusunda hareket edebilecek araçlara sahip.
Tek kutuplu bir dünya düzenini ortadan kalkmaya başladığı bir ortamda Rusya, savaşta daha fazla dış desteğe ihtiyaç duyar ve bir çıkış yolu aramaya başlarsa, Avrupa dışındaki ülkeler bu sürece artık daha fazla müdahil olabilir.
Çin, İran ve Kuzey Kore'nin sağladığı askeri yardıma yeni ülkeler eklenebilir ve gayriresmi olarak küresel savaş olarak adlandırılan bu süreç, bir sonraki aşamada reel olarak bir küresel savaşa dönüşebilir.
Donald Trump'ın ikinci başkanlık döneminde ABD'nin Ukrayna'ya yönelik tavrı tüm bu dengeleri ana unsur olarak görünüyor ve görünen o ki dünya, Ocak ayından sonra sürecin nereye gideceğine dair ortaya çıkacak olan ABD yaklaşımına odaklanacak.